Bunu senin için yapıyorum.
- I'm doing it for you.
Bunu senin için yapıyorum.
- I'm doing this for you.
İhracat işi iyi yapılmıyor.
- The export business isn't doing well.
Hastalık onun işini yapmasını engelledi.
- Illness prevented him from doing his work.
Bu senin kendi faaliyetin.
- This is your own doing.
Tom'un Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapmasını rica ettim.
- I asked Tom to do the same thing that Mary was doing.
Hayatta büyük zevk insanların yapamayacağını söylediği şeyi yapmaktır.
- The great pleasure in life is doing what people say you cannot do.
Hemşireler zamanlarının çoğunu ne yaparak harcarlar?
- What do nurses spend most of their time doing?
Önemli olan şeyleri yaparak daha fazla zaman harcamak istiyorum.
- I want to spend more time doing things that matter.