the position where a thing or person stands

listen to the pronunciation of the position where a thing or person stands
İngilizce - Türkçe

the position where a thing or person stands teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

stand
{i} duruş

Duruşumu netleştireyim. - Let me make my stand clearer.

Tom cesur bir duruş aldı. - Tom took a courageous stand.

stand
{f} dayanmak
stand
{f} kalmak

Tren o kadar doluydu ki tüm gezi boyunca ayakta kalmak zorunda kaldım. - The train was so packed that I had to stand up during the whole trip.

stand
{f} dur

Biri odasının önünde duruyor. - Somebody is standing in front of his room.

Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum. - I could scarcely stand on my feet.

stand
{f} çekilmek
stand
dayamak
stand
iş yeri
stand
boyunda olmak (bir şeyin)
stand
dikelmek
stand
mola
stand
durmak

O, trende ayakta durmak zorundaydı. - She had to stand in the train.

Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık. - The train was so crowded that we were obliged to stand all the way to Osaka.

stand
direnme
stand
dikeltmek
stand
direniş
stand
{i} tutum
stand
çekmek
stand
{f} ayakta durmak, durmak; ayakta kalmak
stand
dükkan

Orada duran adam dükkanının sahibidir. - The man standing over there is the owner of the store.

stand
{i} tribün

Binlerce destek çığlıkları tribünlerden duyulabildi. - Thousands of supporting cries could be heard from the stands.

İngilizce - İngilizce
stand
the position where a thing or person stands

    Heceleme

    the po·si·tion where a thing or per·son stands

    Türkçe nasıl söylenir

    dhi pızîşın hwer ı thîng ır pırsın ständz

    Telaffuz

    /ᴛʜē pəˈzəsʜən ˈhwer ə ˈᴛʜəɴɢ ər ˈpərsən ˈstandz/ /ðiː pəˈzɪʃən ˈhwɛr ə ˈθɪŋ ɜr ˈpɜrsən ˈstændz/