the position at the front or vanguard of an advancing force

listen to the pronunciation of the position at the front or vanguard of an advancing force
İngilizce - Türkçe

the position at the front or vanguard of an advancing force teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

point
{i}

Uçak kalkış noktasındaydı. - The plane was on the point of taking off.

O güzel uçlu bir kurşun kalem kullanır. - He uses a pencil with a fine point.

point
{i} puan

Son olarak, on iki puan Estonya'ya! - And finally, twelve points to Estonia!

Bugün Dow Jones ortalama iki puanlık artış ilan etti. - The Dow Jones average posted a gain of two points today.

point
virgül

İngilizcede, virgül yerine bir ondalık nokta kullanırız. - In English, we use a decimal point instead of a comma.

point
konu

Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam. - I can't go along with you on that point.

Konuşmasının konusunu anlayamadım. - I couldn't get the point of his speech.

point
durum

Bir kişinin bir şeye bakma tarzı onun durumuna bağlıdır. - One's point of view depends on the point where one sits.

Durum ya batarsın ya da çıkarsın noktasına geldi. - The situation has come to the point where we either sink or swim.

point
derece

Bu son derece önemli bir konu. - This is an extremely important point.

Normal şartlar altında, suyun kaynama sıcaklığı 100 santigrat derece. - Under normal conditions, the boiling point of water is 100 degrees Celsius.

point
üzerine çevirmek
point
noktalamak
point
göstermek

İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik. - It's bad manners to point at people.

İnsanları parmakla göstermek kabalıktır. - It is bad manners to point at people.

point
namlu
point
nitelik
point
neden

Burada olmamızın nedeni ne? - What's the point of us being here?

Neden bunu yapmak zorundayım? Anlamı ne? - Why do I have to do this? What's the point?

point
çekit
point
yer

Tom Mary'nin durduğu yeri gösterdi. - Tom pointed to where Mary was standing.

Tom yere işaret etti. - Tom pointed to the ground.

point
{f} uç vermek
point
ferma etmek
point
ucunu sivriltmek
point
(Askeri) NİŞAN ALMAK; TEVCİH ETMEK: Herhangi bir silahla bir hedefe nişan almak, bir silahı herhangi bir hedefe tevcih etmek
point
{f} sivriltmek
İngilizce - İngilizce
point
the position at the front or vanguard of an advancing force

    Heceleme

    the po·si·tion at the front or van·guard of an ad·van·cing force

    Türkçe nasıl söylenir

    dhi pızîşın ät dhi frʌnt ır vängärd ıv ın ıdvänsîng fôrs

    Telaffuz

    /ᴛʜē pəˈzəsʜən ˈat ᴛʜē ˈfrənt ər ˈvanˌgärd əv ən ədˈvansəɴɢ ˈfôrs/ /ðiː pəˈzɪʃən ˈæt ðiː ˈfrʌnt ɜr ˈvænˌɡɑːrd əv ən ədˈvænsɪŋ ˈfɔːrs/