Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.
- I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?
- Could we have a table outside?
Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
- Outside of a dog, a book is man's best friend. Inside of a dog, it's too dark to read.
İstasyonun dışında eski bir arkadaşıma rastladım.
- I ran into an old friend of mine outside the station.
Kapı dışarıdan kilitliydi.
- The door was locked from the outside.
Onu dışarıdan yapabilirsin.
- You can do it from outside.
Kalenin dış tarafı beyaza boyandı.
- The outside of the castle was painted white.
Sami, polis tarafından bir benzin istasyonunun dışında fark edildi.
- Sami was spotted by police outside a gas station.
Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
- Fadil's job kept him removed from the outside world.
Kalenin dış tarafı beyaza boyandı.
- The outside of the castle was painted white.
Duvar dış tarafta beyaz ve içeride yeşil.
- The wall is white on the outside and green on the inside.
Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?
- Could we have a table outside?
Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
- Outside of him, no one else came to the party.
Dünkü şiddetli kar yağışından dolayı, yer çok kaygandı. Dışarıya adım atar atmaz kaydım ve kıçımın üstüne düştüm.
- Because of yesterday's heavy snow, the ground is very slippery. As soon as I stepped outside, I slipped and fell on my bottom.
Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
- Both of them went to the window to look outside.
Tom Mary'ye dışarıda oynanmayacak kadar sıcak olduğunu söyledi.
- Tom told Mary that it was too hot to play outside.
Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.
- It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat.
Bu odanın dışına çıkamazsın.
- You're not allowed outside this room.
Tom'un arabasını deponun dışına park edilmiş gördüm.
- I saw Tom's car parked outside the warehouse.
Bütün dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
- He addressed my full attention to the landscape outside.
Lütfen çöpünü dışarıdaki çöp kutularına koy.
- Please put your waste in the bins outside.
Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.
- No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances.
Sami'nin cesedinde hiçbir görünür dış travma işareti yoktu.
- Sami's body had no outward sign of visible trauma.
She's going to the Outside for Christmas.
Jane Green lives outside New York City with her husband and children.
I slept outside last night.
Hepaticology, outside the temperate parts of the Northern Hemisphere, still lies deep in the shadow cast by that ultimate closet taxonomist, Franz Stephani—a ghost whose shadow falls over us all.
The first pitch is ... just a bit outside.
Outside of winning the lottery, the only way to succeed is through many years of hard work.
... management meetings and PR meetings, and so many things that are so outside of music, ...
... outside the mainstream, they end up ...