Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be two places at once.
Bir keresinde bir panda gördüm.
- I have seen a panda once.
Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
- Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
Birdenbire, tiz bir çığlık duydum.
- All at once, I heard a shrill cry.
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
- You must not forget to write to your parents at least once a month.
Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı.
- All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.
Onu bir zamanlar trende gördüm.
- I have seen him once on the train.
Bu pastayı yapmak için iki ons vanilyamız olmalı.
- We must have two ounces of vanilla to make this cake.
Bebek yedi libre, sekiz ons ağırlığında.
- The baby weighed seven pounds, eight ounces.
Tom'un bir parça insanlığının olmadığı açık.
- It's clear Tom doesn't have an ounce of humanity.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım.
- Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
Tom'un bir parça insanlığının olmadığı açık.
- It's clear Tom doesn't have an ounce of humanity.
He didn't feel even an ounce of regret for his actions.
... single ounce of power that my house could deliver. I plugged my ears, I closed my ...