Tom Boston'a taşınmak istiyor.
- Tom wants to move to Boston.
Taşınmak için ailesini hazırladı.
- He prepared his family for the move.
Tom ilk hamlesini yaptı.
- Tom made the first move.
Tom'un bir hamle yapması gerekiyor.
- Tom needs to make a move.
Sadako daha fazlasını demek istiyordu ama dudakları artık kımıldamak istemedi.
- Sadako wanted to say more, but her lips just didn't want to move anymore.
Hızlı hareket etmek zorundasın.
- You must move quickly.
Bak, Tom, hareket etmek zorundayız.
- Look, Tom, we have to move.
George trenin hareket etmeye başladığını hissetti.
- George felt the train begin to move.
O kadar korktular ki bir inç hareket edemediler.
- They were so frightened that they couldn't move an inch.
Motorda sorun yok, fakat arabam hareket etmiyor.
- Nothing's wrong with the engine, but my car won't move.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.
- It is five years since we moved here.
Yaklaşık 1830 yılında, aile anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.
- The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830.
Tom gitmek için hiç bir şey yapmadı.
- Tom made no move to go.
Tom sırtı ağrıdığı için piyanoyu taşımaya yardım edemiyor.
- Tom can't help move the piano because he has a bad back.
Bu taşı taşımama yardım et.
- Help me move this stone.
Tom taşınmama yardım etti.
- Tom helped me to move.
Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.
- Yuriko is planning to move into the furniture business.
Tom çocuklarıyla birlikte olmak için Boston'a geri döndü.
- Tom moved back to Boston to be with his kids.
Leyla, annesiyle birlikte olmak için eve taşındı.
- Layla moved home to be with her mother.
At durdu ve kımıldamadı.
- The horse stopped and wouldn't move.
Bir araba kazası vardı ve trafik bir inç kımıldamadı.
- There was a car accident and the traffic didn't move an inch.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
Onlar hızlı hareket etmek zorunda kalacaktı.
- They would have to move fast.
Onu uyandırma korkusuyla kımıldamadık.
- We did not move for fear we should wake him up.
Bu pencere açılmaz,Onu kımıldatıp kımıldatamadığına bak.
- This window won't open. See if you can get it to move.
He can win a match with that one move.
Sir, seyde Sir Boys, ye nede nat to meve me of such maters, for well ye wote I woll do what I may to please you..
... AND SHE HAD TO MOVE INTO MY ROOM. ...
... One woman said I need to move to Santa Fe. ...