Sue'nun büyük bir poposu var ama o umursamıyor.
- Sue has a big bottom, but she doesn't care.
Bir bebeğin poposu kadar pürüzsüz.
- It's as smooth as a baby's bottom.
Pantolon alttan giyilirdi.
- The trousers were worn at the bottom.
34. sayfada alttan yedinci satıra bak.
- Look at the seventh line from the bottom on page 34.
Pantolon alttan giyilirdi.
- The trousers were worn at the bottom.
34. sayfada alttan yedinci satıra bak.
- Look at the seventh line from the bottom on page 34.
Bebeğiniz pişiklere eğilimli ise, bebeğinizin altını temizledikten sonra bebek bezi kremi, toz veya vazelin uygulamak isteyebilirsiniz.
- If your baby is prone to rashes, you may want to apply diaper cream, powder, or petroleum jelly after cleaning your baby's bottom.
Onun başaracağına dair son dolarımla bahse girerim.
- I'll bet my bottom dollar he'll succeed.
Tom'un ayakkabısının altında sıkışmış biraz sakız var.
- Tom got some chewing gum stuck on the bottom of his shoe.
Ben alt katta yaşıyorum.
- I live on the bottom floor.
Gemi denizin dibine battı.
- The ship sank to the bottom of the sea.
Gemi denizin dibine battı.
- The ship went down to the bottom of the sea.
(Can we clean up() this sense?) The part seen, or intended to be seen, nearest the edge of the visual field normally occupied by the lowest visible objects, as footers appear at the bottoms of pages.