Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
- The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
- That's one small step for man, one giant leap for mankind.
Tom Mary'nin üvey evladıydı.
- Tom was Mary's stepchild.
Cinderella'nın iki aşağılık üvey kız kardeşi vardı.
- Cinderella had two wicked stepsisters.
Bunlar, birer devrim niteliği taşıyan adımlardır.
- These are steps of a revolutionary nature.
Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.
- I quickened my steps to catch up with her.
Tom'un ayak parmaklarına basmak istemiyorum.
- I don't want to step on Tom's toes.
Niyetim ayağına basmak değildi.
- I didn't mean to step on your foot.
Tom ileriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step forward.
Tom geriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step backward.