Gün batımı batıda parlıyor.
- The sunset glows in the west.
Güzel gün batımı, değil mi?
- Lovely sunset, isn't it?
Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
- I've never seen such a wonderful sunset.
Tom günbatımına bakarken teneke düdüğünü çalarak rıhtımda oturmayı sever.
- Tom likes to sit on the dock playing his tin whistle while looking at the sunset.
Gün batımından sonra, alanın üzerinde ince bir sis belirdi.
- After sunset, a thin mist appeared over the field.
Tom bitkileri sulamayı bitirdikten sonra, o, gün batımının keyfini çıkarmak için veranda da oturdu.
- After Tom finished watering the plants, he sat down on the porch to enjoy the sunset.
Ne güzel bir günbatımı!
- What a beautiful sunset!
Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
- I've never seen such a wonderful sunset.
Tom balkonda güneşin batışına bakıyordu.
- Tom was on the balcony, looking at the sunset.