Karthik bir delikanlıdır.O iyi bir delikanlıdır.
- Karthik is a boy. He is a good boy.
Parkta bir sürü delikanlı çalışıyor.
- A lot of boys are running in the park.
Küçük oğlan hayvanat bahçesinde.
- The little boy is at the zoo.
Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
Tom ve arkadaşları sahilde oturdu ve erkek çocuklarının yüzmesini izledi.
- Tom and his friends sat on the beach and watched the boys swimming.
İki erkek çocuk yemeklerini kendi aralarında pişirdi.
- The two boys cooked their meal between them.
Vay be, bu cümle de amma tantana kopardı.
- Boy, that sentence sure caused a kerfuffle.
Oğullarım benim her şeyimdir.
- My boys are my everything.
Benim bütün oğullarım büyüdü.
- My boys are all grown up.
Küçük çocuk yolun aşağısında kayboldu.
- The little boy disappeared down the road.
Çocuk bir sal üstünde nehirden aşağıya doğru gitti.
- The boy went down the river on a raft.
Ben yönetime şikayette bulunmak istiyorum.
- I want to make a complaint to the management.
Oğlu fabrikanın yönetimini devraldı.
- His son took on the management of the factory.
Don't boy me!.
I like the boy.''.
Dost thou call me fool, boy?.
Here, boys, heel; yes, Bobby, show the puppies how, good boy!.
Steve is a boy of 16.
That's my boy.
When the 'dipenda' (independence movement) in Belgian Congo turned violent, the white colonisators' often materially privileged black domestic boys were mistrusted and often abused as collaborators.
Boy, I wish I could go to Canada!.
Me and my boy grew up together in Southside.
I'm sorry I couldn’t meet you earlier but I spent all night working for the man.
You’re the man!.
I like to wear my skirts knee length.
- Eteklerimi diz boyu giymeyi severim.
I walked the length of the street.
- Cadde boyunca yürüdüm.
Tom and Mary are about the same height.
- Tom ve Mary yaklaşık aynı boydalar.
Meg is about the same height as Ken.
- Meg Ken ile yaklaşık aynı boydadır.
The Gauls are close to the Germanic tribes.
- Galyalılar, Germen boylarına yakındır.
Members of that tribe settled along the river.
- O kabilenin üyeleri nehir boyunca yerleşti.
What are the dimensions of the room?
- Odanın boyutları nedir?
It's difficult to visualize four dimensions.
- Dört boyutluları görselleştirmek zordur.
Layla's letters revealed the extent of her racism.
- Leyla'nın mektupları onun ırkçılığının boyutlarını ortaya çıkardı.
Dan doesn't know the extent of Linda's criminal history.
- Dan, Linda'nın suç tarihinin boyutunu bilmiyor.
Tom was small in stature.
- Tom boy olarak küçüktü.
I am not a dwarf. I am of short stature.
- Ben cüce değilim. Kısa boyluyum.
Tom stood in front of a full-length mirror, looking at himself.
- Tom kendisine bakarak bir boy aynasının önünde durdu.
I have a full-length mirror in my bedroom.
- Yatak odamda bir boy aynası var.
Your book is double the size of mine.
- Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
I wish I could figure out how to get my car painted without paying a lot of money.
- Keşke çok para ödemeden arabamı nasıl boyatacağımı bulabilsem.
Tom figured it would take him a full day to finish painting the garage.
- Tom garajı boyamayı bitirmenin onun bir gününü alacağını düşündü.
... when you're mine a Jimmy cute boy ...
... HOW DO YOU KNOW IF A TOILET'S A BOY OR A GIRL? ...