the act of one who, or that which, rises (in any sense)

listen to the pronunciation of the act of one who, or that which, rises (in any sense)
İngilizce - Türkçe

the act of one who, or that which, rises (in any sense) teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

rising
{s} yükselen

Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi. - The rising sun seen from the top was beautiful.

Yükselen güneş gökyüzünü parlak bir renk karışımıyla süsledi. - The rising sun bathed the sky in a brilliant blend of colours.

rising
{s} doğan

Yarın erken kalkarsan, doğan güneşi görebilirsin. - If you get up early tomorrow, you can see the rising sun.

Doğu doğan güneşle aydınlandı. - The east was brightened by the rising sun.

rising
{s} gitgide yükselen
rising
baş kaldırma
rising
isyan
rising
{f} yüksel

Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi. - The rising sun seen from the top was beautiful.

Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu. - The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.

rising
ayaklanma
rising
{i} yükseliş

Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu. - In September, 1929, stock prices stopped rising.

rising
{i} doğma

Doğuda güneş doğmak üzereydi. - The sun was on the point of rising in the east.

rising
{i} ucu sararmış sivilce
rising
{i} yükselme

Dünya nüfusu yükselmeye devam ederse herkesi nasıl besleyeceğiz? - How will we feed everyone if the world's population keeps rising?

Kime oy verirsen ver, fiyatlar yükselmeye devam edecek. - Whoever you vote for, prices will go on rising.

rising
rise kalk/yüksel
rising
{i} şişlik
rising
yaklaşık/yükselen
rising
{i} çıkış
rising
{i} şiş
rising
{i} doğuş
rising
{s} gelişen
İngilizce - İngilizce
rising
the act of one who, or that which, rises (in any sense)