Sana biraz zaman kazandırmak için bir yolum olduğunu düşünüyorum.
- I think I have a way to save you some time.
Tom için biraz kek ayırmak isteyebilirsin.
- You might want to save some cake for Tom.
Aylığımın dışında, birkaç dolar biriktirmeye başladım.
- Out of my salary, I had begun to save a few dollars.
Zaman kazanmak için bilgisayar kullandık.
- We used the computer in order to save time.
Zaman kazanmak için ne yapmalıyım?
- What should I do to save time?
Oyunu kaydetmek ister misiniz?
- Would you like to save the game?
Başkanın adamları ipten alacak gücü vardı, bir kalem oynatmaya bakardı iş.
- The President had the power to save the men from execution at the stroke of a pen.
Artık onu bir mucizeden başka hiçbir şey kurtaramaz.
- Nothing but a miracle can save her now.
The game console can store up to eight saves on a single cartridge.