that which is left; a remnant; a fragment; a scrap; as, odds and ends

listen to the pronunciation of that which is left; a remnant; a fragment; a scrap; as, odds and ends
İngilizce - Türkçe

that which is left; a remnant; a fragment; a scrap; as, odds and ends teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

end
{f} sona ermek

Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere. - You are living a dream, and the dream is about to end.

Öyle sona ermek zorunda değil. - It doesn't have to end like that.

end
{f} son vermek

Sami kendi hayatına son vermek istedi. - Sami wanted to end his life.

Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı. - He tried in vain to put an end to their heated discussion.

end
son bulmak
end
sona erdirmek

Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu. - Japan wanted to end any Russian threat to Korea.

Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar. - They had just fought a war to end British rule.

end
{i} mec. ölüm, son
end
son kısım
end
bitim

O, filmin bitiminde çok farklı. - She's very different at the end of the movie.

Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük. - As soon as the game ended, we became overjoyed.

end
{f} bit

Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter. - Life never ends but earthly life does.

Onların tartışması sonunda berabere bitti. - Their argument eventually ended in a draw.

end
{i} erek
end
{i} akıbet
end
encam
end
{i} kalıntı
end
end onbaş başa
end
tos vuruşu gibi baş başa
end
(Tıp) Son, uç, herhangi bir oluşumun sonu veya ucu
end
baş

Sonunda başaracaksın. - You will succeed in the end.

İyi başlayan iyi biter. - A good beginning makes a good ending.

end
(Tekstil) 1. uç 2. son
end
{f} bitirmek, son vermek; bitmek, sona ermek
end
bitme

Bu iş iyi bitmeyecek. - This is not going to end well.

Hastane inşaatı bitmek üzere. - The construction of the hospital is about to end.

İngilizce - İngilizce
end
that which is left; a remnant; a fragment; a scrap; as, odds and ends