that which is left; a remnant; a fragment; a scrap; as, odds and ends

listen to the pronunciation of that which is left; a remnant; a fragment; a scrap; as, odds and ends
İngilizce - Türkçe

that which is left; a remnant; a fragment; a scrap; as, odds and ends teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

end
{f} sona ermek

Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere. - You are living a dream, and the dream is about to end.

Öyle sona ermek zorunda değildi. - It didn't have to end like that.

end
{f} son vermek

Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum. - I want to put an end to the quarrel.

Sami kendi hayatına son vermek istedi. - Sami wanted to end his life.

end
son bulmak
end
sona erdirmek

Fadıl evliliği sona erdirmek istedi. - Fadil wanted to end the marriage.

Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar. - They had just fought a war to end British rule.

end
{i} mec. ölüm, son
end
son kısım
end
bitim

Onlar performansın bitiminden önce ayrıldılar. - They left before the end of the performance.

Dersin bitimine 10 dakika kaldı. - 10 minutes remained until the end of the lesson.

end
{f} bit

Saat kaçta dersiniz biter? - At what time does your class end?

Onların tartışması sonunda berabere bitti. - Their argument eventually ended in a draw.

end
{i} erek
end
{i} akıbet
end
encam
end
{i} kalıntı
end
end onbaş başa
end
tos vuruşu gibi baş başa
end
(Tıp) Son, uç, herhangi bir oluşumun sonu veya ucu
end
baş

Sonunda başaracaksın. - You will succeed in the end.

O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı. - He tried to kill himself but it ended in failure.

end
(Tekstil) 1. uç 2. son
end
{f} bitirmek, son vermek; bitmek, sona ermek
end
bitme

Bu iş iyi bitmeyecek. - This is not going to end well.

Hastane inşaatı bitmek üzere. - The construction of the hospital is about to end.

İngilizce - İngilizce
end
that which is left; a remnant; a fragment; a scrap; as, odds and ends