Dan rescued the shop assistant and tried to put out the fire.
- Dan tezgahtarı kurtardı ve yangını söndürmeye çalıştı.
My wife's hands are slightly smaller than the shop assistant's.
- Eşimin elleri tezgahtarınkinden biraz daha küçük.
Tom tried to return the swimsuit for a larger size, but the clerk told him that wasn't allowed.
- Tom mayoyu daha büyük bir bedenle değiştirmeye çalıştı fakat tezgahtar ona izin verilmediğini söyledi.
Tom gave the clerk thirty dollars.
- Tom tezgahtara otuz dolar verdi.
He handed the salesclerk the money.
- Parayı tezgahtara uzattı.
The salesclerk will come to help you right away.
- Tezgâhtar hemen size yardım etmek için gelecektir.
Tom tried to speak French to the saleslady.
- Tom tezgahtarla Fransızca konuşmaya çalıştı.
Tom is paying the saleslady for something.
- Tom bir şey için tezgahtara ödeme yapıyor.
I work as a salesman.
- Tezgâhtar olarak çalışıyorum.
Tom works as a shop assistant.
- Tom bir tezgahtar olarak çalışıyor.
Old people were tricked by the shop assistant.
- Yaşlı insanlar tezgâhtar tarafından kandırıldı.
She concealed the fact that she used to be a salesgirl.
- O, bir tezgahtar olduğu gerçeğini gizlemişti.
A beautiful salesgirl waited on me in the shop.
- Dükkânda güzel bir tezgahtar bana hizmet etti.
The sales girl waited on me.
- Tezgahtar kız benimle ilgilendi.
The salesgirl wrapped the gift for me.
- Tezgahtar kız hediyeyi benim için sardı.