Tanıklık etmek için onun isteksizliğinin farkına vardık.
- We noticed his reluctance to testify.
O tanıklık etmek için Cezayir'den bütün yolu seyahat etti.
- She traveled all the way from Algeria to testify.
Sami, Leyla'ya karşı ifade vermek için oradaydı.
- Sami was there to testify against Layla.
Leyla ifade vermek için mahkeme salonuna girdi.
- Layla entered the courtroom to testify.
Tom, Mary'ye karşı tanıklık yapmak istiyordu.
- Tom wanted to testify against Mary.
Tom, Mary'ye karşı şahitlik yapmak istemedi.
- Tom didn't want to testify against Mary.
Tanık onun adını açıkladı.
- The witness stated his name.
O, kazaya tanıklık etti.
- He witnessed the accident.
Aslında trafik kazasına şahit olmadım.
- Actually, I did not witness the traffic accident.
Yakındaki bir okulda birçok çocuk uçak kazasına şahit oldu.
- Many children at a nearby school witnessed the plane crash.
Tom Mary'ye karşı tanıklık etmek için isteksiz gibi görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to testify against Mary.
Eşim aleyhine asla tanıklık etmezdim.
- I'd never testify against my wife.
O cinayete tanıklık etti.
- He witnessed the murder.
O, kazaya tanıklık etti.
- He witnessed the accident.