term teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- {i} devre
- terim
Radyoaktivite, kimyasal bir terimdir.
- 'Radioactivity' is a chemical term.
Radyoaktivite, kimyasal bir terimdir.
- 'Radioactivity' is a chemistry term.
- {i} dönem
İlkokul çocukları, altı yıllık bir dönem için okula giderler.
- Elementary school children go to school for a term of six years.
Tom Kongrede iki dönem hizmet etti.
- Tom served two terms in Congress.
- isimlendirmek
- terim/vade/dönem
- {i} ifade
- {i} süre
Başkanın görev süresi dört yıldır.
- The president's term of office is four years.
Sanırım onun hakkında uzun süre düşündüğünde o farklıdır.
- I suppose it's different when you think about it over the long term.
- -e ... demek
- anlaşmak
- (Kanun) translation
- {i} regl dönemi
- (Askeri) miat
- (Ticaret) koşullar
Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
- The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
O koşulları kabul eder misin?
- Would you accept those terms?
- yarıyıl
- {i} koşul
Kullanım koşulları haber verilmeksizin değiştirilebilir.
- Terms of use may be changed without notice.
Çok az insan, imzalamadan önce bir sözleşmenin bütün şartlarını ve koşullarını okuma zahmetine katlanır.
- Few people take the trouble to read all the terms and conditions of a contract before signing it.
- demek
- {i} söz
Kısa vadeli sözleşmeli personel haber vermeden işten çıkarıldı.
- The short term contract employees were dismissed without notice.
Orijinalde su kuyusu anlamına gelen hutong sözcüğü, Moğol dilinden yaklaşık 700 yıl önce gelmiştir.
- The term hutong, originally meaning water well, came from the Mongolian language about 700 years ago.
- (okul) dönem
- çağırmak
- adlandırmak
- {i} sınır taşı
- mukavele şartları
- {f} isim vermek
- terim,v.adlandır: n.terim
- (Tıp) Had, hudut, sınır
- bilim ve sanat kavramlarından birini anlatan kelime
- {i} doğum zamanı
- {f} -e ... demek, -e ... adını
- {i} mat. terim
- eks
- {i} adet dönemi
- şart
Daha iyi şartlar bekliyorduk.
- We expected better terms.
Biz bir zamanlar düşmandık fakat baltayı gömdük ve şimdi birbirimizle dostane şartlardayız.
- At one time we were enemies, but we've buried the hatchet and we are now on friendly terms with each other.
- iki şahıs veya iki şey arasındaki ilişkiler
- (Tıp) Belirli bir sürenin (özellikle gebelik) sona ermesi
- adlandır
- {i} çoğ. (kontrata ait) şartlar, koşullar
- sınırsız
- (Tıp) term
- (Ticaret) termin
Güney terminali nerede?
- Where is the south terminal?
Otobüs terminali nerede?
- Where is the bus terminal?
- (Ticaret) ücret
- kavram
- (Ticaret) fiyat
Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
- I'll agree to the terms if you lower the price.
- ıstılah
- (Hukuk) müddet
- (Hukuk) vade
Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.
- According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st.
Senin uzun vadeli planların nedir?
- What are your long term plans?
- deyi
- term presidency
- (Mitholoji) Dönem başkanı
- term work
- Dönem ödevi
- term bonds
- (Ticaret) aynı vadeyi havi tahviller
- term certain
- (Sigorta) muayyen bir süre
- term chairman
- dönem başkanı
- term contract
- (Askeri) süreye bağlı sözleşme
- term days
- (Ticaret) vade günü
- term days
- (Ticaret) ödeme günü
- term infant
- (Pisikoloji, Ruhbilim) normal bebek
- term interest
- (Ticaret) dönemsel getiri
- term loan
- (Ticaret) uzun vadeli borç
- term of bill
- (Ticaret) senedin vadesi
- term of cash
- (Ticaret) parasal olarak
- term of cash
- (Ticaret) para cinsinden
- term of contract
- anlaşmanın süresi
- term of contract
- sözleşmenin süresi
- term of law
- hukuki tabir
- term of sale
- (Ticaret) satış koşulları
- term premium
- (Ticaret) vade primi
- term president
- dönem başkanı
- term purchase
- (Ticaret) kredili satınalma
- term sheet
- (Ticaret) ön protokol
- term structure
- (Kanun) vade yapısı
- term symbol
- (Kimya) terim sembolü
- term contractor
- yüklenici terimi
- term deposit
- vadeli mevduat
- term of a contract
- kontrat süresi
- term of enlistment
- kaydetme süresi
- term of office
- hizmet müddeti
- term of office
- görev süresi
Başkanın görev süresi dört yıldır.
- The president's term of office is four years.
- term software development
- yazılım gelişmesi terimi
- term subcontractor
- alt yüklenici terimi
- term address
- okul adresi
- term card
- dönem kartı
- term classification
- dönem sınıflandırma
- term day
- terim gün
- term element
- dönem eleman
- term entry
- terim giriş
- term entry system
- terim giriş sistemi
- term essay
- yıllık ödev
- term list
- terim listesi
- term occurrence
- terim olay
- term of agreement
- anlaşma koşulu
- term of reproach
- suçlama dönemi
- term of service
- hizmet dönemi
- term of services
- hizmet süresi
- term paper
- dönem ödevi
Tom bir dönem ödevi üzerinde çalışıyor.
- Tom is working on a term paper.
Benim yarına kadar dönem ödevimi bitirmem imkansızdır.
- It is impossible for me to finish my term paper by tomorrow.
- term time
- dönemi
- term value
- vadeli değer
- term weight
- terim ağırlığı
- term contract
- (Askeri) MÜDDET ESNASINA GÖRE SÖZLEŞME, SÜREYE BAĞLI SÖZLEŞME: Satın alma maksadıyla belirli bir devre için hazırlanan sözleşme. İhtiyaç hallerinde, bu sözleşmeye göre, değişik miktarlar için, zaman zaman siparişler yapılır
- term deposit
- (fiil)deli mevduat
- term of endearment
- okşayıcı söz
- term of guaranty
- (Ticaret) teminat süresi
- term of insurance
- (Sigorta) sigorta müddeti
- term of litigation
- (Kanun) dava ikame etme müddeti
- term of litigation
- (Kanun,Ticaret) dava açma süresi
- term of maintenance
- bakım süresi
- term of redemption
- (Ticaret) borcun itfa planı
- term of reference; time of receipt
- (Askeri) görev talimatı, görev ve sorumluluklar; alış zamanı
- term of the licence
- (Ticaret) lisansın süresi
- term of the licence
- ruhsat süreci
- term of the license
- (Avrupa Birliği) ruhsat süresi
- technical term
- ıstılah
- technical term
- teknik terim
- terms
- {i} şartlar
Biz bir zamanlar düşmandık fakat baltayı gömdük ve şimdi birbirimizle dostane şartlardayız.
- At one time we were enemies, but we've buried the hatchet and we are now on friendly terms with each other.
Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.
- According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st.
- terms
- koşullar
Kullanım koşulları haber verilmeksizin değiştirilebilir.
- Terms of use may be changed without notice.
Çok az insan, imzalamadan önce bir sözleşmenin bütün şartlarını ve koşullarını okuma zahmetine katlanır.
- Few people take the trouble to read all the terms and conditions of a contract before signing it.
- fixed term account
- Vadeli hesap
- in the short term
- kısa vadede
- terms
- adlandır
- terms
- {i} ücret
- concrete term
- (Dilbilim) somut ad
- defined term
- (Bilgisayar) tanımlı terim
- defined term
- (Bilgisayar) tanımlanmış terim
- definition term
- (Bilgisayar) açıklama terimi
- definition term
- (Bilgisayar) tanım terimi
- duty term
- (Ticaret) görev süresi
- generic term
- (Bilgisayar) soysal terim
- generic term
- (Bilgisayar) üreysel terim
- jump term
- (Bilgisayar) atlama terimi
- leading term
- en önemli terim
- leading term
- başat terim
- lease term
- (Ticaret) kiralama dönemi
- long term care
- (Tıp) uzun süreli bakım
- long term commitments
- (Ticaret) uzun vadeli taahhütler
- long term credit
- (Ticaret) uzun vadeli kredi
- long term debt
- (Ticaret) uzun vadeli borç
- long term forecast
- (Coğrafya) uzun dönemli tahmin
- long term investment
- (Ticaret) uzun vadeli yatırım
- long term lease
- (Ticaret) uzun vadeli kira
- long term liabilities
- (Ticaret) uzun vadeli yabancı kaynaklar
- long term loan
- (Ticaret) uzun vadeli borç
- long term securities
- (Ticaret) bağlı menkul kıymetler
- long term stability
- (Tıp) uzun süreli stabilite
- medium term
- (Ticaret) orta vadeli
- middle term
- (Felsefe) orta terim
- minor term
- küçük terim
- payment term
- ödeme şekli
- prison term
- (Kanun) hapis cezası
Sami'nin hapis cezası sona erdi.
- Sami's prison term ended.
Onlar on yıllık bir hapis cezasıyla yüz yüze gelebilir.
- They could face a ten-year prison term.
- prolong a term
- vadesini uzatmak
- school term
- (Eğitim) yarıyıl
- source term
- (Bilgisayar) translation
- termed
- belirlenmiş
- termed
- söylenmiş
- termed
- isimlendirilmiş
- terms
- anlaşma koşulları
- terms
- (Kanun) hükümler
- terms
- vadeler
- terms
- ara
Onların komşularıyla arası iyi.
- They're on good terms with their neighbors.
Owen'la aranızın iyi olmadığını duydum.
- I hear you're on bad terms with Owen.
- terms
- (Eğitim) terimler
Mektup ticari terimler kullanarak yazıldı.
- The letter was written using business terms.
Genel terimler kullanacağım.
- I will use general terms.
- academic term
- sömestir
- constant term
- sabit terim
- designate with a term
- isim vererek göster
- extend the term of office
- görev süresini uzatmak
- half term
- iki üç günlük kısa dönem tatili
- in the long term
- uzun vadede
- leading term
- baş terim
- legislative term
- yasama dönemi
- long term
- uzun vadeli
Senin uzun vadeli planların nedir?
- What are your long term plans?
- long-term credit
- uzun vadeli kredi
- major term
- büyük terim
- presidential term
- başkanlık dönemi
- school term
- okul dönemi
- short term
- kısa vadeli
Kısa vadeli sözleşmeli personel haber vermeden işten çıkarıldı.
- The short term contract employees were dismissed without notice.
- short term
- kısa dönem
- the term contracting agency
- sözleşme temsilcisi terimi
- the term software development
- yazılım gelişimi terimi
- a term
- Bir dönem
- lay term
- Bir kelimenin ya da ifadenin yerine geçen bir başka kelime ya da ifade
- long-term memory
- uzun süreli bellek
- pointer term
- pointer dönem
- term homework
- dönem ödevi
- termed
- olarak adlandırılan
- terming
- terimi
- termly
- Dönemlik
- terms
- bilimsel terimler
- terms
- {i} samimiyet
- terms
- terim/vade/dönem/koşul
- terms
- {i} yakınlık
- terms
- {i} fiyat
Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.
- I'll agree to the terms if you lower the price.