The object had a tinny appearance.
The shop was filled with tinny tourist geegaws.
Tom heard the sound of rain on the tin roof.
- Tom teneke çatıdaki yağmurun sesini duyuyordu.
Tom likes to sit on the dock playing his tin whistle while looking at the sunset.
- Tom günbatımına bakarken teneke düdüğünü çalarak rıhtımda oturmayı sever.
He picked up cans in the street.
- O, caddedeki teneke kutuları topladı.
Tom can't play the tin whistle very well.
- Tom, teneke düdüğü çok iyi çalamaz.
Throw the egg shells in the organic rubbish bin.
- Yumurta kabuklarını organik çöp tenekesine atın.