temizler

listen to the pronunciation of temizler
Türkçe - İngilizce
clears
clears up
cleansings
cleanses
temiz
clear

In the morning, we clear the futon. - Sabahleyin katlanır yatağı temizleriz.

He cleared the road in front of his house of snow. - O, evinin önündeki yolun karını temizledi.

temiz
clean

She helped her mother clean the house. - Annesinin evi temizlemesine yardımcı oldu.

Flowers and trees need clean air and fresh water. - Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.

temiz
{s} white

White carpets are very hard to keep clean. - Beyaz halıları temiz tutmak çok zordur.

We carry out treatments like whitening. We also do tobacco stain removal and other cleaning procedures. - Biz beyazlatma gibi işlemleri yaparız. Ayrıca tütün lekesi çıkarırız ve diğer temizleme işlemlerini yaparız.

tepeden tırnağa temizler
clearout
temiz
cleanly

It is impossible for me to cleanly crack an egg with both hands. - Bir yumurtayı iki elimle temiz bir şekilde kırmam imkansız.

How do you take off the shell of a boiled egg cleanly? Is there some sort of trick? - Kaynamış bir yumurtanın kabuğunu temiz bir şekilde nasıl çıkarırsın? Bir çeşit hile var mı?

temizle
{f} clean

Every Saturday we clean the whole house. - Her cumartesi bütün evi temizleriz.

Now that you are here, you can help do the cleaning. - Şimdi buradaysan, temizlemeye yardım edebilirsin.

temiz
hygienic
temiz
nonstaining
temiz
net
temiz
(deyim) pure in heart
temiz
trim
temiz
(deyim) in the clear
temiz
(deyim) as clean as a whistle
temiz
(Ticaret) clean bill of lading
temiz
natty
temizle
(Bilgisayar) clear log
temizle
(Bilgisayar) wash out
temizle
(Bilgisayar) cleanup

Cleanup will cost millions of dollars. - Temizleme, milyonlarca dolara mal olacak.

temizle
(Bilgisayar) erase
temiz
unsoiled
temiz
neat

Keep your room as neat as you can. - Elinden geldiğince odanı temiz tut.

She is always neat and tidy. - O her zaman temiz ve düzenli.

temiz
respectable
temiz
pure

Electronic components can be cleaned using pure isopropyl alcohol. - Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilir.

Have you ever breathed pure air? - Hiç temiz hava soludun mu?

temiz
fair
temiz
shipshape
temiz
sleek
temiz
unspotted
temiz
sanitary

If I was going to the African continent where would be the safest and most sanitary place? - Eğer Afrika kıtasına gitmiş olsaydım en güvenli ve en temiz yer neresi olurdu?

temiz
tidy

The cottage was clean and tidy. - Yazlık temiz ve düzenliydi.

She always keeps her room neat and tidy. - Odasını her zaman temiz ve düzenli tutar.

temiz
kosher

Something wasn't kosher. - Bir şey temiz değildi.

temizle
{f} swab

I clean my ears using cotton swabs. - Pamuklu çubuklar kullanarak kulaklarımı temizlerim.

temizle
{f} purging
temizle
expurgate
temizle
cleanse

He cleansed the wound before putting on a bandage. - O bir bandaj koymadan önce yarayı temizledi.

The Europeans hired an exorcist to cleanse their continent of demons. - Avrupalılar iblislerin kıtasını temizlemek için bir cinci hoca tuttu.

temizle
{f} clearing

Thank you for clearing the backyard. - Arka bahçeyi temizlediğin için teşekkürler.

Thanks for clearing that up. - Onu temizlediğin için teşekkürler.

temizle
make clean
temizle
remove dirt
temizle
{f} expurgating
temizle
remove the contamination
temizle
scour out
temizle
{f} swabbing
temiz
neatly

Everything should be done neatly. - Her şey temizce yapılmalı.

Though she did not wear expensive clothes, she was neatly dressed. - O pahalı elbiseler giymemesine rağmen temiz giyerdi.

temizle
cleaning

Tom said that he had been cleaning the house all day. - Tom bütün gün boyunca evi temizlediğini söyledi.

After cleaning the dishes, I rinse them. - Bulaşıkları temizledikten sonra, ben onları durularım.

Temizle
clean up

I don't wanna clean up dog shit. - Ben köpek boku temizlemek istemiyorum.

We must clean up the kitchen. - Mutfağı temizlemeliyiz.

temiz
cleanest

It's one of the cleanest cities in the world. - Dünyadaki en temiz şehirlerden biridir.

temiz
neater
temizle
flush

Tom forgot to flush the toilet. - Tom tuvaleti temizlemeyi unuttu.

Some toilets waste a lot of water every time they are flushed. - Bazı tuvaletler her zaman temizlendiği için çok su israf ediyorlar.

temizle
hoover
temizle
{f} clear

She will clear the table of the dishes. - O, bulaşık masasını temizleyecek.

He cleared the road in front of his house of snow. - O, evinin önündeki yolun karını temizledi.

saatimi temizler misiniz lütfen
Would you please clean my watch
temiz
chaste, virtuous
temiz
decent, clean-living, morally upright
temiz
unpolluted
temiz
clean; tidy, neat; pure; fresh; chaste, virtuous; clear, net; sanitary
temiz
fresh

He went outside for a breath of fresh air. - Temiz hava almak için dışarı çıktı.

Light is as necessary as fresh air is for health. - Işık sağlık için temiz havanın gerekli olduğu kadar gereklidir.

temiz
fairly
temiz
clean-handed
temiz
spruce
temiz
net (amount of money)
temiz
unstained
temiz
(something) which is in good condition, which is clean and has been properly cared for
temiz
well, in a good way
temiz
slang poker (the card game)
temiz
fresh (air)
temiz
chaste
temiz
(yahudilerce) kosher
temiz
country

The government has made efforts to make our country clean and green. - Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir.

temiz
virgin
temiz
clarion
temiz
clean handed
temiz
bracing
temizle
cleansing
temizle
decontaminate
temizle
cleansed

He cleansed the wound before putting on a bandage. - O bir bandaj koymadan önce yarayı temizledi.

temizle
cleaned

She cleaned her room before her guests arrived. - Misafirleri gelmeden önce, o odasını temizledi.

Working together, they cleaned the entire house in no time. - Birlikte çalışarak, bütün evi çabucak temizlediler.

temizle
scourout
temizle
disinfest
temizle
delouse
temizle
scour#out
temizle
fillet
temizle
{f} purge
Türkçe - Türkçe

temizler teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Temiz
(Hukuk) TAHİR
Temiz
ak
Temiz
pak
temiz
Ahlakça lekesiz, necip, nezih: "Biraz fazla saf olmakla beraber çok temiz ve nazik bir çocuk..."- R. N. Güntekin. İyi, düzgün, yoluna yöntemine uygun biçimde
temiz
Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, pak: "İçki yerine soğuk su, temiz ayran... var."- F. R. Atay. Özenle yapılmış, yanlışsız. Çok az kullanılmış veya hiç kullanılmamış olan, özürü olmayan
temiz
İyi, düzgün, yoluna yöntemine uygun biçimde
temiz
Ahlâkça lekesiz, necip, nezih
temiz
Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, pak
temiz
Bir sıfatıyla kullanıldığında alay yollu iyice, adamakıllı, çok, anlamında kullanılır
temiz
Özenle yapılmış, yanlışsız
temiz
Çok az kullanılmış veya hiç kullanılmamış olan, özürü olmayan
temizler