telâfi teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- compensation
- Compensation
- undoing
- atone for
- recompense
- compensation; making up for (a loss); making good (a loss)
- (Hukuk) recovery
- psych. compensation
- atonement
- condonation
- redress
- amends
What has Tom done to make amends?
- Tom telafi etmek için ne yaptı?
How do you plan to make amends?
- Nasıl telafi etmeyi planlıyorsun?
- reparation
- indemnification
- atonement
- compensable
- recoupment
- telâfi etmek
- atone
- telâfi etmek
- compensate
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti.
In order to compensate for the country's aging population, the government has decided to take steps to significantly increase birth and immigration rates.
- Ülkenin yaşlanan nüfusunu telafi etmek için, hükümet doğum ve göç oranlarını önemli ölçüde artırmak için adımlar atmaya karar verdi.
- telâfi etme
- redemption
- telafi etme
- (Ticaret) reimbursement
- telâfi edici
- compensatory
- telafi edici ödemeler
- (Ticaret) compensatory payments
- telafi edilemez
- noncompensable
- telafi edilemez bir biçimde
- irredeemably
- telafi edilen
- compensated
- telafi edilmiş
- compensated
- telafi etmek
- make good
- telafi etmek
- (Askeri) reimburse
- telafi çalışması
- make-up
- telâfi etmek
- retrieve
- telafi dersi
- Make-up class
- telafi etme
- to compensate
- telafi etmek
- make amends
I want to work as a volunteer to make amends for everything I've done.
- Yaptığım her şeyi telafi etmek için bir gönüllü olarak çalışmak istiyorum.
I want to make amends for my behavior.
- Davranışımı telafi etmek istiyorum.
- telafi etmek
- Recover, make amends, recompense, condone
- telafi eden
- atoner
- telafi eder biçimde
- atoningly
- telafi edici
- brake compensator
- telafi edici
- indemnificatory
- telafi edici bütçe
- (Ticaret) compensative budget
- telafi edici gümrük resmi
- (Ticaret) countervaling duty
- telafi edici gümrük resmi
- (Ticaret) compensatory duty
- telafi edici gümrük vergisi
- (Ticaret) compensatory duty
- telafi edici gümrük vergisi
- (Ticaret) compensatory customs duty
- telafi edici kamu harcaması
- (Ticaret) compensatory spending
- telafi edici kamu harcaması
- (Ticaret) pump priming
- telafi edici kamu harcaması
- (Ticaret) deficit spending
- telafi edici olmayan
- noncompensatory
- telafi edici talep
- (Ticaret) pent-up demand
- telafi edici tutar
- (Hukuk) compensatory amount
- telafi edici vergi
- (Ticaret) countervailing charge
- telafi edici vergi
- (Ticaret) counter-vailing duty
- telafi edici ürün
- compensating product
- telafi edilebilir
- atonable
- telafi edilebilir
- atoneable
- telafi edilemez
- irretrievable
Wasted time is irretrievable.
- Boşa harcanmış zaman telafi edilemez.
- telafi edilemez bir şekilde
- irretrievably
- telafi edilir
- compensable
- telafi etmek
- recover
- telafi etmek
- condone
- telafi etmek
- to compensate, to recompense, to atone (for), to make amends, to make up for sth
- telafi etmek
- (Hukuk) to compensate
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
In order to compensate for the country's aging population, the government has decided to take steps to significantly increase birth and immigration rates.
- Ülkenin yaşlanan nüfusunu telafi etmek için, hükümet doğum ve göç oranlarını önemli ölçüde artırmak için adımlar atmaya karar verdi.
- telafi etmek
- recompense
- telafi etmek
- to compensate for; to make up for (a loss); to make good (a loss)
- telafi izni
- (Ticaret) compensatory time-off
- telafi yoluna gitmek
- grant a compensation
- telafi yoluna gitmek
- allow a compensation
- telafi öğretimi
- remedial teaching
- telâfi edici
- compensative
- telâfi edici
- (Hukuk) countervailing
- telâfi edici tazminat
- (Hukuk) compensatory indemnity
- telâfi edici vergi
- (Hukuk) compensatory levy
- telâfi edici önlemler
- (Hukuk) countervailing measures
- telâfi edielbilir
- reparable
- telâfi edilebilir
- repairable
- telâfi edilemez
- irrecoverable
- telâfi edilemez
- irredeemable
- telâfi edilemez
- inexpiable
- telâfi edilir
- redeemable
- telâfi edilmemiş
- unredressed
- telâfi etme
- making up
- telâfi etme
- recuperation
- telâfi etmek
- make up for
The country is trying hard to make up for her trade deficit.
- Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.
I had to make up for the loss.
- Kaybı telafi etmek zorundaydım.
- telâfi etmek
- overcompensate
- telâfi etmek
- repair
- telâfi etmek
- repay
- telâfi etmek
- recuperate
- telâfi etmek
- atone for
- telâfi etmek
- redeem
- telâfi etmek
- recoup
- telâfi etmek
- undo
- telâfi etmek
- redress
- telâfi etmek
- right
- telâfi etmek
- make up
I had to make up for the loss.
- Kaybı telafi etmek zorundaydım.
I must work hard to make up for lost time.
- Kayıp zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyım.
- zaman kaybını telâfi etmek
- make up for lost time
- aşırı telâfi
- overcompensation
- birbirini telafi eden hesap
- (Ticaret) contra account
- gecikmeyi telâfi etmek
- make up leeway
- hatalı üretilen ürünü telâfi için geri istemek
- call back
- ithalatta telâfi edici vergiler
- (Hukuk) countervailing import duties
- tazminat, telâfi
- (Hukuk) compensation
- zaman kaybını telâfi etmek
- make up leeway
- özür ve telâfi
- amende honorable
- ürün telafi programı
- (Hukuk) crop substitution programme