tektim

listen to the pronunciation of tektim
Türkçe - İngilizce
was one
tek
only

Man is the only animal that can laugh. - İnsan gülebilen tek hayvandır.

This sentence has only one language. - Bu cümlenin, sadece tek bir dili var.

tek
{i} one

One, three, and five are odd numbers. - Bir, üç ve beş tek sayılardır.

Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway. - Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.

tek
single

I don't have a single enemy. - Benim tek bir düşmanım yok.

Get both a phone and internet access in a single package! - Tek bir pakette hem bir telefon hem de bir internet erişimi alın!

tek
sole

Being an only child, he was the sole heir. - Tek çocuk olduğu için, o tek varisti.

For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first. - Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.

tek
unique

United States want to be the World unique superpower. - Amerika Birleşik Devletleri dünyadaki tek süper güç olmak istiyor.

His technique was unique and absolutely amazing. - Tekniği eşsiz ve kesinlikle muhteşemdi.

tek
odd

One, three, five, seven and nine are odd numbers. - Bir, üç, beş, yedi ve dokuz tek sayılardır.

Mary does not like odd numbers. - Mary tek sayılardan hoşlanmaz.

tek
single, unique; alone; only, merely; (sayı) odd; single thing
tek
alone

She likes to walk alone. - O tek başına yürümeyi sever.

She is used to living alone. - Tek başına yaşıyordu.

tek
{s} exclusive
tek
solitary

She leads a solitary life in a remote area of Scotland. - O, İskoçya'nın uzak bir bölgesinde tek başına bir hayat sürüyor.

tek
one and the same
tek
turkish electricity authority
tek
suit

I cannot carry this suitcase by myself. - Bu bavulu tek başıma taşıyamıyorum.

There are no wheels on this suitcase. - Bu bavulda tekerlekler yok.

tek
flat

The rear tire of my bicycle is flat. - Bisikletimin arka tekerleği patlak.

He flatly refused her requests for help. - Onun yardım teklifini açıkça reddetti.

tek
ceramics
tek
uni-
tek
particular
tek
pure and simple
tek
isolated
tek
merely

History is merely repeating itself. - Tarih sadece kendini tekrarlıyor.

tek
the one and only

The one and only dessert my son eats is chocolate cake. - Oğlumun yediği bir çeşit ve tek tatlı çikolatalı pastadır.

Tom's pissed off because he's not the one and only. - Tom tek olmadığından dolayı sinirli.

tek
(Denizbilim) add

The opening address alone lasted one hour. - Açılış konuşması tek başına bir saat sürdü.

She added in her letter that she would write again soon. - O yakında tekrar yazacağını mektubunda ekledi.

tek
companion

Sami's only companion was his dog. - Sami'nin tek arkadaşı onun köpeğiydi.

Tom's only companion is his dog. - Tom'un tek arkadaşı onun köpeğidir.

tek
(Biyokimya) mono-
tek
single thing
tek
individual

Individual atoms can combine with other atoms to form molecules. - Tekil atomlar, molekülleri oluşturmak için diğer atomlarla birleşebilirler.

tek
mono

Our store has a monopoly on this item. - Mağazamız bu üründe tekel olmuş durumda.

Don't let the children monopolize the television. - Çocukların televizyonu tekellerine almalarına müsaade etme.

tek
uni

I know a girl who can ride a unicycle. - Tek tekerlekli bisiklete binebilen bir kız tanıyorum.

His technique was unique and absolutely amazing. - Tekniği eşsiz ve kesinlikle muhteşemdi.

tek
solo

Charles Lindbergh made the first solo flight across the Atlantic Ocean in 1927. - Charles Lindbergh, Atlantik Okyanusu'nda, 1927 yılında ilk tek kişilik uçuşunu yaptı.

Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment. - Lindbergh'in tek başına sürekli transatlantik uçuşu kayda değer bir başarıydı.

tek
homo
tek
one and only

Tom's pissed off because he's not the one and only. - Tom tek olmadığından dolayı sinirli.

Tom claims one and only one god exists. - Tom tek ve sadece tek bir tanrı olduğunu iddia eder.

tek
(sayı) uneven
tek
homoeo [Brit.]
tek
fellow

I bid you greetings and may there be peace through fellowship between us. - Sana selam teklif ediyorum ve aramızdaki arkadaşlık yoluyla barış olabilir mi.

All you have to do is to cultivate the ability to put yourself in the other fellow's place. - Tek yapmanız gereken, kendinizi diğer arkadaşın yerine koyma yeteneğini geliştirmek.

tek
singular

After the Singularity, we will all have nine dimensional sex organs. - Tekillikten sonra, hepimizin dokuz boyutlu cinsel organları olacak.

In English, we should use the pronouns a or an before singular nouns like house, dog, radio, computer, etc. - İngilizcede a ya da an gibi zamirleri house, dog, radio, computer, v.b. tekil isimlerin önünde kullanırız.

tek
lone

When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely. - Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.

Just because I'm alone doesn't mean I'm lonely. - Tek başıma olmam yalnız olduğum anlamına gelmez.

tek
mono , odd , single
tek
All I ask is ...; ... as long as ...: Tek yapsın da, nasıl yaparsa yapsın! I don't care how he does it; all I want is for him to get the thing done! Her şeye razıyım, tek ondan kurtulayım! I'm agreeable to anything as long as I can get shut of him!
tek
homeo
tek
dolly
tek
bellows
tek
homoeo
tek
res
tek
azygous
tek
running

Sometimes, I feel like a hamster running on a wheel. - Bazen kendimi tekerlek üzerinde koşan bir hamster gibi hissediyorum.

It must be terribly difficult, running her household on her own after divorcing. - Boşandıktan sonra evinde tek başına koşuşturmak son derece zor olmalı.

tek
several

Tom lived alone for several years. - Tom yıllarca tek başına yaşadı.

He reiterated this advice several more times during the meeting. - O, bu öğüdü toplantı boyunca birkaç defa daha tekrarladı.

tek
reindeer
tek
suigeneris
İngilizce - İngilizce

tektim teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

tek
A Siberian ibex
Türkçe - Türkçe

tektim teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

TEKTİM
(Osmanlı Dönemi) Örtmek
TEK
(Osmanlı Dönemi) f. Koşma, seğirtme
Tek
bir
Tek
(Osmanlı Dönemi) TEVV
tek
Hiç, hiçbir: "Tek kelime konuşmadan bu yokuşu indik."- R. H. Karay
tek
Önüne getirildiği cümleye istek ve özlem kavramı katar
tek
Bir kadeh içki
tek
Eşi olmayan, biricik, yegâne
tek
Eşi olmayan, biricik, yegâne: "Hamit, biliyorsunuz edebiyatımızın tek dâhisidir."- Y. Z. Ortaç
tek
Yalnız, yalnızca, salt, sadece
tek
Sessiz, uslu
tek
Hiç, hiçbir
tek
Sessiz, hareketsiz, uslu
tek
Yalnız, yalnızca, salt, sadece. İki ile bölünemeyen (sayı)
tek
Birbirini tamamlayan veya aynı türden olan nesnelerden her biri: "Dirseği hafifçe dizime dokunuyor ve bir saçı, bir tek tel saçı kaşının ucuna sürünüyordu."- M. Ş. Esendal
tek
Birbirini tamamlayan veya aynı türden olan nesnelerden her biri
tek
İki ile bölünemeyen (sayı)