tek tek

listen to the pronunciation of tek tek
Türkçe - İngilizce
one by one

The movie was so dull that the audience left one by one. - Film öylesine sıkıcıydı ki seyirciler tek tek ayrılmıştı.

Mary took out the eggs one by one. - Mary yumurtaları tek tek çıkardı.

particularly
singly
(Bilgisayar) draw one
individually
odd one
tek
only

The only goal of the final match was scored by Andrés Iniesta. - Final maçındaki tek gol Andrés Iniesta tarafından atıldı.

Man is the only animal that can laugh. - İnsan gülebilen tek hayvandır.

tek sayı
odd number

Mary does not like odd numbers. - Mary tek sayılardan hoşlanmaz.

One, three, and five are odd numbers. - Bir, üç ve beş tek sayılardır.

tek
one

One, three, and five are odd numbers. - Bir, üç ve beş tek sayılardır.

Kill two birds with one stone. - Tek bir taşla iki kuş öldür.

tek
sole

Being an only child, he was the sole heir. - Tek çocuk olduğu için, o tek varisti.

For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first. - Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.

tek
single

I don't have a single enemy. - Benim tek bir düşmanım yok.

She left without saying even a single word. - Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.

tek tek ele almak
individualize
tek
unique

United States want to be the World unique superpower. - Amerika Birleşik Devletleri dünyadaki tek süper güç olmak istiyor.

His technique was unique and absolutely amazing. - Tekniği eşsiz ve kesinlikle muhteşemdi.

bir tek
only

The question can only be interpreted a single way. - Sorun sadece bir tek şekilde yorumlanabilir.

Only those who believe in the future believe in the present. - Bir tek geleceğe şu inananlar, o ana inanır.

tek kullanımlık
disposable

It's better to use plastic chopsticks and wash them than to use disposable chopsticks. - Plastik çubukları kullanmak ve onları yıkamak tek kullanımlık çubukları kullanmaktan daha iyidir.

Instead of using disposable chopsticks, it's better to use plastic chopsticks that you can wash. - Tek kullanımlık çubukları kullanma yerine yıkayabileceğin plastik çubukları kullanmak daha iyi.

tek
odd

Mary does not like odd numbers. - Mary tek sayılardan hoşlanmaz.

Tapirs are odd-toed ungulates. - Tapirler tek toynaklıdır.

tek
single, unique; alone; only, merely; (sayı) odd; single thing
tek
alone

Everyone has the right to own property alone as well as in association with others. - Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.

She likes to walk alone. - O tek başına yürümeyi sever.

tek başına
alone

She is used to living alone. - Tek başına yaşıyordu.

Hiroko sat there all alone. - Hiroko orada tek başına oturdu.

tek gidiş
one way
tek oğul
son and heir
tek taş
solitaire
tek yön
one way

What is written on the road sign? - ONE WAY. - Yol işaretinde ne yazılı? - TEK YÖN.

What is written on the road sign? - ONE WAY. - Trafik işaretinde ne yazılı? - TEK YÖN.

tek yönde olan
one way
tek yönlü
unidirectional
tek yönlü
one way
tek yönlü
one-way

Be careful not to drive the wrong way on a one-way street. - Tek yönlü bir caddede ters yönde sürmemeye dikkat edin.

This is a one-way street. - Bu tek yönlü bir sokak.

tek-taraflı bildirim
(Hukuk) notification
tek-taraflı tebliğ
(Hukuk) notification
yüzükte tek taş
solitaire
tek
solitary

She leads a solitary life in a remote area of Scotland. - O, İskoçya'nın uzak bir bölgesinde tek başına bir hayat sürüyor.

avrupa tek pazarı
single european market
avrupa tek senedi
(Politika, Siyaset) single european act
tek
one and the same
tek
turkish electricity authority
tek
suit

Tom offered to carry Mary's suitcase, but she told him she wanted to carry it herself. - Tom, Mary'ye valizini taşımayı teklif etti ama Mary, valizi kendisinin taşımak istediğini söyledi.

I can't carry this suitcase by myself. - Bu valizi tek başıma taşıyamam.

tek
flat

He flatly refused her requests for help. - Onun yardım teklifini açıkça reddetti.

I've got a flat tire. - Bir patlak tekerim var.

tek
ceramics
tek
uni-
tek
particular
tek
pure and simple
tek
isolated
tek
merely

History is merely repeating itself. - Tarih sadece kendini tekrarlıyor.

tek
the one and only

Tom's pissed off because he's not the one and only. - Tom tek olmadığından dolayı sinirli.

This is the one and only thing he can do. He can't do anything else. - Bu onun yapabileceği tek şey. Başka bir şey yapamaz.

tek
(Denizbilim) add

To form the plural in Esperanto, add a j to the singular. - Esperantoda çoğul oluşturmak için tekil isme j ekle.

The opening address alone lasted one hour. - Açılış konuşması tek başına bir saat sürdü.

tek
companion

Sami's only companion was his dog. - Sami'nin tek arkadaşı onun köpeğiydi.

Tom's only companion is his dog. - Tom'un tek arkadaşı onun köpeğidir.

tek
(Biyokimya) mono-
tek kelimeyle
in a word

In a word, it's ridiculous. - Tek kelimeyle, gülünç.

In a word, I think he is an idiot. - Bence tek kelimeyle o bir idiot.

tek kelimeyle
in a nutshell
tek kelimeyle
utterly
tek sıra düğmeli (ceket)
single-breasted
tek tip elbise
uniform
tek yönetici
(Askeri) single manager
tek çözüm
unique solution
teke tek
(Askeri) one-on-one
Değişmeyen tek şey değişimdir
(Atasözü) Nothing is permanent but change
Düm Tek Tek
"Düm Tek Tek" is a song by Turkish singer Hadise that was performed as the Turkish entry for the Eurovision Song Contest 2009 in Moscow, Russia
ben tek başındayım
i am alone
ben tek başındayım
i am all by myself
iki tek
Two single
tek adam
one man
tek başına
stand alone
tek bulut
The only cloud
tek eşli
Monogamous
tek fiyat politikası
One-price policy, single price policy
tek gözlü
monocular
tek satıcı
(Kanun) Exclusive seller
tek seslilik
single polyphony
tek tanrıcılık; tek tanrıya inanma
monotheistic, believing in one god
tek taş pırlanta
diamond solitaire
tek yumurta ikizi
identical twin
tek yıllık
(Botanik, Bitkibilim) Annual
tek çatı altında
under one roof
teke tek
One on one
tek entegreli tıbbi lojistik yönetimi; tek entegreli tıbbi lojistik yöneticisi
(Askeri) single integrated medical logistics management; single integrated medical logistics manager
tek noktadan bağlama; tek liman yöneticisi
(Askeri) single point mooring; single port manager
Türkçe - Türkçe
Birer birer, bir bir
tektek
şanlı Urfa'da dağ sırası