Bugün ders vermek istiyorum.
- I want to teach today.
Bir ders vermek için onu öldürdüm. O çok konuşuyor. Bir dahaki sefere sözlerini kendisine saklayacak.
- I killed him to teach him a lesson. He talks too much. Next time he will keep his words to himself.
İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
- That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
Onun işi İngilizce öğretmektir.
- His job is to teach English.
Tom öğretmenlik yapmak için Boston'a gitti.
- Tom has gone to Boston to teach.
Tom öğretmenlik yapmaktan sıkıldı ve yeni bir iş aradı.
- Tom became bored with teaching and he looked for a new job.
Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
- I will teach you to play chess.
Yumi öğretmen olacak.
- Yumi will become a teacher.
Boston'daki erkek kardeşim öğretmen olmak için öğrenim görüyor.
- My brother in Boston is studying to become a teacher.
Öğretmen onun yok olduğunu göstermek için onun adının yanına bir işaret koydu.
- The teacher put a mark next to his name to show that he was absent.
O, bu bahar otuz yıldır öğretmenlik yapıyor olacak.
- He will have been teaching for thirty years this spring.
Onun mesleği öğretmenliktir.
- Her occupation is teaching.
Okulumuz onun öğretim metotlarını benimsedi.
- Our school adopted his teaching methods.
Ben bu öğretim yöntemine inanıyorum.
- I believe in this method of teaching.
Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
- My mother taught me how to make osechi.
Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.
- While employed at the bank, he taught economics at college.
Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
- He earns his living by teaching English.
Öğretmekten çok yoruldum.
- I am very tired from teaching.
Tom şu anda bir sınıfa ders veriyor.
- Tom is teaching a class right now.
Okulu müdürümüz derse girmez.
- Our principal does no teaching.
Bayan Jones, bilgisayar bilimleri öğretiyor.
- Mrs. Jones is teaching computer science.
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu?
- What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools?
Size öğretilen yanlıştır.
- What you were taught is wrong.
İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
- That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
Bay Davis Japonya'ya İngilizce öğretmek için mi geldi?
- Did Mr Davis come to Japan to teach English?
I'm not in trouble again, am I, Teach?.
Than Sir Launcelot armed hym and toke his horse, and so he was taughte to the abbey.
She used to teach at university.
Can you teach sewing to me?.
Teach-your-grandmother-to-suck-eggs—ducks' eggs!.
Teaching has seen continual changes over the past decades.
Many follow the teachings of Confucius.
... What we do is teach how individuals should be safe ...
... teach the courses and curriculum in their classrooms is key to that. Another important ...