teşvikli teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- subsidized
- that receives a subsidy
- Simple past tense and past participle of subsidize
- having partial financial support from public funds; "lived in subsidized public housing
- past of subsidize
- having partial financial support from public funds; "lived in subsidized public housing"
- {s} paid for, funded, financed (also subsidised)
- teşvik
- encouragement
Your words of encouragement meant a lot to me.
- Senin teşvik sözlerinin benim için çok şey ifade ediyordu.
Thanks for the encouragement.
- Teşvik için teşekkürler.
- teşvik
- {i} urge
She urged him to drive carefully.
- O, onu dikkatli sürmesi için teşvik etti.
She urged him to study harder.
- O, onu daha çok çalışması için teşvik etti.
- teşvik
- (Ticaret) stimulus
The stimulus package was heavily criticised.
- Teşvik paketi ağır biçimde eleştirildi.
- teşvik
- incite
The speaker tried to incite the people to rebellion.
- Konuşmacı insanları isyana teşvik etmeye çalıştı.
- teşvik
- incitement
- teşvik
- cheer
- teşvik
- boost
- teşvik
- (Askeri) motivation
- teşvik
- (Ticaret) reinforcement
- teşvik
- pump priming
- teşvik
- promotion
Promotions encourage translators.
- Promosyonlar çevirmenleri teşvik eder.
- teşvik
- fosterage
- teşvik
- instigation
- teşvik
- impetus
- teşvik
- exhortation
- teşvik
- {i} goad
- teşvik
- encouragment
- teşvik
- promotes
Your religion promotes laziness.
- Senin dinin tembelliği teşvik ediyor.
- teşvik
- countenance
- teşvik
- pull
- teşvik
- sendoff
- teşvik
- encouragement; incitement
- teşvik
- inciting, incitement, provocation
- teşvik
- inducement
- teşvik
- encouraging, encouragement, spurring (someone) on, inspiring; encouraging (someone) to do or participate in (something); promoting the development of (something)
- teşvik
- stimulation
- teşvik
- stimulate
Praise stimulates students to work hard.
- Övgü öğrencileri çok çalışmaya teşvik eder.
Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate.
- Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.
- teşvik
- fomentation