Your words of encouragement meant a lot to me.
- Senin teşvik sözlerinin benim için çok şey ifade ediyordu.
Thanks for the encouragement.
- Teşvik için teşekkürler.
She urged him to study harder.
- O, onu daha çok çalışması için teşvik etti.
He urged them to come to an agreement.
- Onları anlaşmaya teşvik etti.
The stimulus package was heavily criticised.
- Teşvik paketi ağır biçimde eleştirildi.
The speaker tried to incite the people to rebellion.
- Konuşmacı insanları isyana teşvik etmeye çalıştı.
Promotions encourage translators.
- Promosyonlar çevirmenleri teşvik eder.
Your religion promotes laziness.
- Senin dinin tembelliği teşvik ediyor.
That lecture really stimulated me.
- O ders beni gerçekten teşvik etti.
Following the demographic data, the government was obliged to adopt a policy that would stimulate birth rate.
- Demografik verileri izleyerek, hükümet doğum oranını teşvik edecek bir politika benimsemek zorunda kalmıştı.