tazelemek

listen to the pronunciation of tazelemek
Türkçe - İngilizce
{f} freshen

Before going to work in Paris I have to freshen up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

Would you like to freshen up? - Makyajını tazelemek ister misin?

renew
brush up

He went to the United States last year to brush up his English. - İngilizcesini tazelemek için geçen sene ABD'ye gitti.

Before going to work in Paris I need to brush up my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

freshen up

Before going to work in Paris I have to freshen up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

Would you like to freshen up? - Makyajını tazelemek ister misin?

to instill (a feeling or thought) in one again
refresh

She looked at the picture to refresh her memory. - O, hafızasını tazelemek için resme baktı.

to freshen up; to renew; to replenish
top up
to add water to (a food previously cooked) and reheat it: Dünkü çorbayı tazeledim. I reheated yesterday's soup
to replace (something old) with something fresh: Küpteki suyu tazeleyelim. Let's put fresh water in the water jar. Çayını tazeleyeyim mi? May I give you another glass of tea?
rub up
recreate
renovate
replenish
furbish
top_up
güvenini tazelemek
reassure
tazeleme
refreshing
tazele
{f} refresh

Tom refreshed his drink. - Tom içkisini tazeledi.

Moderate exercise will refresh both mind and body. - Orta dereceli egzersiz hem aklımızı hem bedenimizi tazeler.

tazele
{f} refreshed

Tom refreshed his drink. - Tom içkisini tazeledi.

I feel completely refreshed after spending a week in the country. - Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum.

tazele
brush up on

Before going to work in Paris, I must brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

Before going to study in Paris, I have to brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.

tazele
{f} refreshing
tazeleme
{i} refresh

In August, I have a technological refresher course that lasts two months. - Ağustos ayında, iki ay süren teknolojik tazeleme kursum var.

She looked at the picture to refresh her memory. - O, hafızasını tazelemek için resme baktı.

abdest tazelemek
renew one's ablution
aptes tazelemek
to renew one's ablution
cilasını tazelemek
refurbish
güven tazelemek
restore trust
makyajını tazelemek
freshen up

Would you like to freshen up? - Makyajını tazelemek ister misin?

nikah tazelemek
get married again
nikâh tazelemek Islam
to get married again (after having divorced)
tazeleme
instauration
Türkçe - Türkçe
Bir işi bir daha yapmak, tekrarlamak
Yenisiyle veya tazesiyle değiştirmek: "Barmenle yardımcısı boşalan kadehleri tazeliyorlardı."- Ç. Altan
Unutulmuş bir duygu veya bir düşünceyi yeniden canlandırmak
Yenisiyle veya tazesiyle değiştirmek
Bazı yiyecekleri, bayatlamışken kaynatıp taze duruma getirmek
Bir işi bir daha yapmak, tekrarlamak: "Hoca bir kere daha tazeleyince harıl harıl yazmaya koyuldu."- H. Taner
Bozulduğu düşünülen bir bağ veya inancı yeniden yapmak: "İmam Efendi abdest tazeleyecekmiş dediler."- M. Ş. Esendal
Bozulduğu düşünülen bir bağ veya inancı yeniden yapmak
Unutulmuş bir duygu veya bir düşünceyi yeniden canlandırmak: "Rica ederim, bu bahisleri açıp da dert tazeleme!"- R. H. Karay
tazeleme
Tazelemek işi
tazelemek