Before going to work in Paris I have to freshen up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
Would you like to freshen up?
- Makyajını tazelemek ister misin?
He went to the United States last year to brush up his English.
- İngilizcesini tazelemek için geçen sene ABD'ye gitti.
Before going to work in Paris I need to brush up my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
Before going to work in Paris I have to freshen up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
Would you like to freshen up?
- Makyajını tazelemek ister misin?
She looked at the picture to refresh her memory.
- O, hafızasını tazelemek için resme baktı.
Tom refreshed his drink.
- Tom içkisini tazeledi.
Moderate exercise will refresh both mind and body.
- Orta dereceli egzersiz hem aklımızı hem bedenimizi tazeler.
Tom refreshed his drink.
- Tom içkisini tazeledi.
I feel completely refreshed after spending a week in the country.
- Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum.
Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Before going to study in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
In August, I have a technological refresher course that lasts two months.
- Ağustos ayında, iki ay süren teknolojik tazeleme kursum var.
She looked at the picture to refresh her memory.
- O, hafızasını tazelemek için resme baktı.
Would you like to freshen up?
- Makyajını tazelemek ister misin?