I don't like apples. All of them seem tasteless to me.
- Elma sevmem. Onların hepsi bana tatsız görünüyor.
Overcooked fish can be dry and tasteless.
- Çok pişmiş balık kuru ve tatsız olabilir.
What an unpleasant surprise!
- Ne tatsız bir sürpriz!
Mrs. Jones is often unpleasant to her husband's secretary over the phone.
- Bayan Jones çoğunlukla telefonda kocasının sekreterine karşı tatsız davranır.
This tree bears ugly fruits.
- Bu ağaç tatsız meyveler taşıyor.
Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face.
- Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.
He was a disagreeable old man.
- O, tatsız yaşlı bir adamdı.
It was a sticky situation indeed.
- Gerçekten tatsız bir durumdu.
Foreign rice is hard and tasteless, and doesn't appeal to the Japanese palate.
- Yabancı pirinç sert ve tatsızdır ve de Japon damak tadına hitap etmez.
I felt an uncomfortable tightness in my chest.
- Göğsümde tatsız bir daralma hissettim.
I'm sorry if I made you feel unwelcome.
- Seni tatsız hissettirdiysem üzgünüm.
Tom made us feel unwelcome.
- Tom bizi tatsız hissettirdi.
Over-cooked fish can be too dry and tasteless.
- Aşırı pişmiş balık çok kuru ve tatsız olabilir.
Fish can be dry and tasteless if it's overcooked.
- Balık fazla pişirilirse kuru ve tatsız olabilir.