What are you crying about, sweetheart?
- Niçin ağlıyorsun, tatlım?
You don't have to worry about me, sweetheart.
- Benim hakkımda endişelenmek zorunda değilsin, tatlım.
Are you tired, sweetie?
- Yorgun musun, tatlım?
What are you crying about, sweetheart?
- Niçin ağlıyorsun, tatlım?
What can I do for you, honey?
- Senin için ne yapabilirim, tatlım?
Come back to bed, Honey.
- Yatağa geri dön tatlım.
Are you tired, sweetie?
- Yorgun musun, tatlım?
Just seven more days — then I'll see my sweetie again.
- Sadece yedi gün daha ve sonra tatlımı tekrar göreceğim.
Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
- Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
- Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
He likes anything sweet.
- O, tatlı olan herhangi bir şeyden hoşlanır.
Good night and sweet dreams.
- İyi geceler ve tatlı rüyalar.
You can't have dessert until you finish your meal.
- Yemeğini bitirinceye kadar tatlı alamazsın.
Have a satsuma for dessert.
- Tatlı olarak bir satsuma al.
His wife is very pretty.
- Onun karısı çok tatlı.
Tom married a very pretty girl.
- Tom çok tatlı bir kızla evlendi.
Ooh! Chocolate mousse. Yummy.
- Ohh! Çikolatalı tatlı krema. Nefis.
The pain caused by love is much sweeter than any pleasure.
- Aşkın verdiği acı herhangi bir zevkten daha tatlıdır.
The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
- Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
I like to eat sweets.
- Tatlı yemeyi severim.
The dentist would like you not to eat any sweets.
- Dişçi herhangi bir tatlı yememeni ister.
Layla was the sweetest and most beautiful girl I have ever met.
- Leyla şimdiye kadar tanıdığım en tatlı ve en güzel kızdı.
She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
- O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
This chocolate is very sweet and tasty.
- Bu çikolata çok tatlı ve lezzetli.
The grandmother gives sweets to her grandchildren.
- Büyükanne torunlarına tatlılar vermektedir.
Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
- Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
My sweet darling, I miss you so much.
- Benim tatlı sevgilim, seni o kadar çok özledim ki.
He became a nice young man.
- O, tatlı genç bir adam oldu.
Layla was a very nice sweet woman.
- Leyla çok hoş tatlı bir kadındı.
I believe this fish is a freshwater fish.
- Bu balığın bir tatlısu balığı olduğuna inanıyorum.
Such fishes as carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
She has a delightful sense of humor.
- Tatlı bir mizah duygusu var.
Humphrey is a softly-spoken person.
- Humphrey tatlı dilli bir kişidir.
Mr Smith is a softly-spoken person.
- Bay Smith tatlı dilli bir insandır.
Just seven more days — then I'll see my sweetie again.
- Sadece yedi gün daha ve sonra tatlımı tekrar göreceğim.
Are you tired, sweetie?
- Yorgun musun, tatlım?
Gao Dao is usually really suave, but he seems completely smitten in front of his girlfriend.
- Gao Dao genellikle gerçekten tatlı ama o, kız arkadaşının önünde tamamen abayı yakmış görünüyor.
He has a mellifluous voice.
- Onun tatlı bir sesi var.