taramak

listen to the pronunciation of taramak
Türkçe - İngilizce
scan
comb

I have to comb my hair. - Saçımı taramak zorundayım.

I need a mirror to comb my hair. - Saçımı taramak için bir aynaya ihtiyacım var.

(Bilgisayar) search
tease
rove
dredge
harrow
heckle
rake through
crisscross
rake about
(yün vs.) card
slang to steal, make off with
slang to finish; to use up; to spend, blow
(kumaş) teasel
to comb, search thoroughly
to look at (someone, something) searchingly, scan (with one's eyes); to give (someone) the once-over
drag
to comb; to rake, to harrow; to tease, to card, to heckle, to rove; to drag (anchor); to scan; to rake (with gunfire); to rake about/around
to rake; to harrow
to comb, dress, or finish (stone) (with a comb)
groom
to rake or strafe (with gunfire)
sweep
to hatch, draw fine parallel lines upon; to crosshatch; to hachure (a map)
(silah) rake
to card, comb (wool, woollike fibers); to hackle (flax, hemp, jute)
card

Their job is to card the wool. - Onların işi yünü taramak.

comb out
sift
rake
crosshatch
poll
taramak (kumaş)
teasel
tarama demiri ile taramak
drag the anchor
tara
{f} track

These tire tracks were made by a mid-size vehicle. - Bu lastik izleri orta boy bir araç tarafından yapıldı.

We followed the tracks left by the deer. - Biz geyikler tarafından bırakılan izleri takip ettik.

arayıp taramak
rake
tarama
(Bilgisayar) browsing
keten kenevir taramak
(Tekstil) heckle
suyun dibini taramak
drag
tarama
(Politika, Siyaset) browse
tarama
polling
tarama
surveillance
tarama
scouring
tarama
(Gıda) mashed roe
tarama
(Askeri) detection
tarama
roe pate
tarama
teaselling
tarama
(Denizbilim) tarama
tarama
(Bilgisayar) raster
tarama
(Gıda) cream of turkish red caviar
tara
{f} scan

Tom scanned the list, but couldn't find his name. - Tom listeyi taradı ama kendi adını bulamadı.

As soon as I can get my son to scan our family photos, I'll upload some of them to our website. - Aile fotoğraflarımızı oğluma taratır taratmaz, onlardan bazılarını web sitemize yükleyeceğim.

tara
mow down
tara
scour

Sami scoured the Internet to find more information about that. - Sami o konuda daha fazla bilgi bulmak için İnternet'i taradı.

tara
{f} comb

I have to comb my hair. - Saçımı taramak zorundayım.

The following day, Sophie combed and dressed her doll because her friends were coming over. - Ertesi gün, Sophie oyuncak bebeğini taradı ve giydirdi çünkü arkadaşları geliyorlardı.

tara
{f} scouring
tarama
carding
tarama
{i} track
tarama
poll
tarama
{i} scan

I have to be honest. I was a little bit nervous the first time I had an MRI scan. - Dürüst olmak zorundayım. Ben bir MRI taraması ilk yaptırdığım zaman biraz sinirliydim.

I want you to scan this book. - Bu kitabı taramanı istiyorum.

tarama
scanning
tarama
comb

Do you want me to comb your hair? - Saçını taramamı ister misin?

I need a mirror to comb my hair. - Saçımı taramak için bir aynaya ihtiyacım var.

saç taramak
Comb hair
tara
{f} scanning

Dan spent hours scanning dozens of pages of Linda's diary. - Dan, Linda'nın günlüğünden düzinelerce sayfayı tarayarak saatler geçirdi.

tarama
{i} survey
tarama
the crawl
arayıp taramak
to rake about/around (for sth)
arayıp taramak
comb
arayıp taramak
delve
arayıp taramak
comb out
ağ ile suyun dibini taramak
drag
bir tarafı taramak
enfilade
demir taramak
naut . to drag its anchor
dibini taramak
dredge
dibini taramak
dredge up
keten taramak
hatchel
keten tarağı ile taramak
heckle
mayın taramak
sweep
mayın taramak
to sweep mines
saçlarını taramak
primp
tara
{f} sweep
tara
mowdown
tarama
line drawing
tarama
combing
tarama
cartography hachure
tarama
crosshatching
tarama
hatch
tarama
(Hukuk) screen

Her health screening showed no negative results. - Onun sağlık taraması olumsuz sonuçlar göstermedi.

I've started screening my calls. - Aramalarımı taramaya başladım.

tarama
comp. scanning
tarama
a spread made with fish roe
tarama
screening

I've started screening my calls. - Aramalarımı taramaya başladım.

Her health screening showed no negative results. - Onun sağlık taraması olumsuz sonuçlar göstermedi.

tarama
(picture) which has been shaded with hatches
tarama
(map) which contains hachures
tarama
sweep
tarama
hachures
tarama
hatching; cross-hatching; the pattern created by hatching or crosshatching
tarama
roe pâté; hatching, shading; surveillance
tarama
(resim) hatching
tarama
hachure
tarama
trimming
tarama
scansion
tarama
crosshatch
tersine taramak (saçları)
backcomb
yün taramak
rove
İngilizce - İngilizce

taramak teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

Tara
An Irish place name, associated with Hill of Tara, seat of ancient Irish kings

The harp of Tara swells.

Tara
a female Buddha typically associated with Buddhist tantra practice as preserved in Tibetan Buddhism. She is the "mother of liberation", and represents the virtues of success in work and achievements
Tara
A female given name used since the 20th century, derived from the place name
Tara
In Buddhism, a saviour-goddess with numerous forms. Her worship is widely popular in Nepal, Tibet, and Mongolia. She is the feminine counterpart of Avalokitesvara. She came into existence when his tear fell to the ground and formed a lake; out of its waters rose a lotus, which, on opening, revealed the goddess. She is the protector of navigation and earthly travel, as well as of spiritual travel along the path to enlightenment. In art she typically holds a lotus and has a third eye. She is represented in various colours, signifying different aspects of her powers
Tara
a female given name
Tara
a goddess
tara
Wife of Vali (RRV-4b)
tara
Accolite of Horace
tara
(Skt ; = Tib Dr-lma) Important Mahayana and Vajrayana female deity, associated with the compassionate activity of the Buddha in order to rescue beings from suffering
tara
goodbye; equivalent to the more geographically widespread tata
tara
A female Buddha who is the manifestation of the wind element of all Buddhas She is the consort of Buddha Amoghasiddhi
tara
a village in eastern Ireland (northwest of Dublin); seat of Irish kings until 6th century
tara
the Goddess in her role as savior
tara
> A female Bodhisattva, Tara represents the compassionate acts of all Bodhisattvas
Türkçe - Türkçe
Makineli tüfek vb. ateşli silahlarla sürekli olarak bir yere ateş etmek
Tarayıcı aracılığıyla kâğıt üzerindeki resim, yazı vb. simgeleri bilgisayar ortamına aktarmak
Bir şey veya kimseyi bulmak, denetlemek için türlü yöntemlerden yararlanarak bir yeri sıkı bir biçimde aramak: "Birdenbire uzun bir ışık, sol tarafımızdaki sırtları taradı."- H. E. Adıvar
Bir şey veya kimseyi bulmak, denetlemek için türlü yöntemlerden yararlanarak bir yeri sıkı bir biçimde aramak
Tarayıcı aracılığıyla kâğıt üzerindeki simgeleri (resim, yazı vb.ni) bilgisayar ortamına aktarmak
Derleme ve araştırma yapmak için bir yayını dikkatle gözden geçirmek veya gerekli kelime, cümle ve yazıları tespit etmek
Bir şeyin içindeki gereksiz maddeleri tarak, tırmık vb.ile ayıklamak, taraklamak
Kafasından geçirmek, belli belirsiz düşünmek
Kafasından geçirmek, belli belirsiz düşünmek: "Belleğimde taradığım yazarların yarısına yakını hastalıklı idiler."- H. Taner
Taşın yüzünü dişli çelik kalemle işlemek
Dikkatle bakmak, süzmek
Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek
Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek: "Anası sabaha kadar saçlarını tarıyor, düşünüyor, ürküyordu."- Y. Kemal
Bir şeyin içindeki gereksiz maddeleri tarak, tırmık vb. ile ayıklamak, taraklamak
tarama
Balık yumurtası ile yapılan bir tür meze
TARA
(Osmanlı Dönemi) f. Yıldız
tara
ince odun ve ağaç dallarını kesip budamaya yarayan araç
tara
Japonya'da Buda tapınaklarına verilen ad
tara
Bağ budamaya yarayan eğri bıçak
tara
Morina balığı
tara
Süpürge sapı
tarama
Gölgeleri yol yol ve çizgi çizgi olan (resim, harita)
tarama
Taramak işi
tarama
Balık yumurtası ile yapılan meze
taramak