tarafından

listen to the pronunciation of tarafından
Türkçe - İngilizce
by
a) by b) a kind of
a kind of
on behalf of

I'm calling you on behalf of Mr. Simon. - Bay Simon tarafından arıyorum sizi.

cum
per

A high proportion of crime in any country is perpetrated by young males in their teens and twenties. - Herhangi bir ülkedeki suçun büyük kısmı 10' lu 20' li yaşlardaki genç erkekler tarafından işlenmektedir.

Tom's a very pessimistic person and always sees the negative side of any situation. - Tom, olaylara daima olumsuz tarafından bakan çok kötümser bir insan.

b.y
by the

Some questions were asked me by the teacher. - Öğretmen tarafından bana bazı sorular soruldu.

It looks like Jacob has been bitten by the love bug. - Jacob sevimli afacan tarafından ısırılmış gibi gözüküyor.

to by
by for
taraf
{i} party

The police regarded him as a party to the crime. - Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.

The party was organized by Mac. - Parti Mac tarafından organize edildi.

taraf
side

Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody. - Herkes bir aydır, ve herhangi birine asla göstermeyeceği karanlık bir tarafı vardır.

The apples on the other side of the wall are the sweetest. - Duvarın diğer tarafındaki elmalar en tatlıdır.

taraf
way

Ladies and gentlemen, please come this way. - Hanımefendiler ve beyefendiler, lütfen bu tarafa gelin.

Would you mind looking the other way while I change my clothes? - Elbiselerimi değiştirirken diğer tarafa bakar mısın?

taraf
part

It was a mistake on their part. - Onların tarafında bir hataydı.

The police regarded him as a party to the crime. - Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.

tarafından resmedildi
painted
tarafından tasarlandı
designed

This was designed by Tom. - Bu, Tom tarafından tasarlandı.

The Elbphilharmonie was designed by the Swiss firm Herzog & de Meuron. - Elbifilharmonie, İsviçre firması Herzog & de Meuron tarafından tasarlandı.

tarafından yapılmıştır
fecit
tarafından yönetilmek
(Hukuk) chaired by
tarafından yıkıldı
destroyed

The bridge was destroyed by a giant robot. - Köprü dev bir robot tarafından yıkıldı.

Tom's house was destroyed by a tornado. - Tom'un evi bir hortum tarafından yıkıldı.

taraf
{i} facet
taraf
{i} end

I'm getting endlessly annoyed by this foolishness. - Bu aptallık tarafından sonsuz bir şekilde rahatsız oluyorum.

The two sides must reach an agreement in principle by the end of June. - Haziran ayı sonuna kadar tarafların ilke anlaşmasına varmaları gereklidir.

anne tarafından
matrilineal
taraf
{i} hand

On the other hand, there are some disadvantages. - Diğer taraftan, bazı dezavantajları var.

Tom can't swim at all. On the other hand, he is a good baseball player. - Tom hiç yüzemez. Diğer taraftan, o iyi bir beyzbol oyuncusudur.

herkes tarafından bilinen
in the limelight
taraf
district
taraf
(Ticaret) stakeholder
taraf
streak
taraf
outside

The wall is white on the outside and green on the inside. - Duvar dış tarafta beyaz ve içeride yeşil.

I was distracted by those protesters outside. - Benim dışarıda bu protestocular tarafından dikkatim dağıtıldı.

taraf
backside
taraf
favour
taraf
behalf

I'm calling you on behalf of Mr. Simon. - Bay Simon tarafından arıyorum sizi.

Başkanlık tarafından Ulusal Acil Olağanüstü Hal ve kısmi seferberlik ilan edildi
(Askeri) effective day coincident with Presidential declaration of a National Emergency and authorization of partial mobilization
Genelkurmay Başkanı tarafından masrafı karşılanan tatbikat programı
(Askeri) Chairman of the Joint Chiefs of Staff -sponsored exercise program
ana tarafından
on the mother's side
ana tarafından
on the distaff side
anne tarafından
maternally
anne tarafından akraba
enate
anne tarafından olan
maternal
anne tarafından olan
enatic
baba tarafından
on one's fathers side
baba tarafından
paternally
baba tarafından
on the paternal side
baba tarafından akraba
agnatical
baba tarafından akraba
agnate
baba tarafından akraba olan
agnate
başkan tarafından yayınlatılan mesaj
presidential message
belirlenen harekat planının bir sonraki kuvvet komutanı tarafından devamlılığını
(Askeri) continuity of operations plan designated successor service chief
devlete ait müteahhit tarafından kullanılan
(Askeri) government-owned, contractor-operated
doğrudan satıcı tarafından (malın) teslim(i)
(Askeri) direct vendor delivery
hakem tarafından ikaz edilmek
be cautioned by the referee
hakem tarafından uyarılmak
be cautioned by the referee
herkes tarafından alınabilir
(deyim) up for grabs
hükümet tarafından sağlanan bilgi
(Askeri) government-furnished information
hükümet tarafından sağlanan teçhizat
(Askeri) government-furnished equipment
imalatçı tarafından yönetilen envanter
(Askeri) vendor managed inventory
işbu antlaşma tarafından kendisine verilen yetkilerin sınırları içinde
(Hukuk) within the limits of the powers conferred by this treaty
komisyon tarafından kendisine verilen görevler
(Hukuk) tasks assigned to it by the commission
mahalleli tarafından beslenmek
go on the parish
noter tarafından onaylatmak
notarise
polis tarafından aranan
wanted by the police
polis tarafından aranmak
be wanted by the police
polis tarafından aranılan
wanted by the police
rotor tarafından savrulan kar
(Askeri) snow whirled up by the rotor
sahibi tarafından kullanılan
drive yourself
sağ tarafından kalkmak
(for things) to be going well for one
serbest sanatçı tarafından üretilmiş
freelance
taraf
behalf: Dayım tarafından geliyorum, sizden bir ricası var. I've come on behalf of my uncle to ask a favor of you
taraf
side; part, portion; area, region; direction: Sandığın üst tarafı ceviz. The top part of the chest is walnut. Şehrin o tarafında oturuyor. She lives over in that part of town. Ne taraftansın? What part of the country are you from? Fatih taraflarında bir yerde oturuyor. He lives somewhere in the neighborhood of Fatih. Seni her tarafta aradım. I've been looking for you everywhere. Boğaz'ın Asya tarafında on the Asian side of the Bosphorus. Sağ tarafına bak! Look to your right! Rüzgâr ne taraftan esiyor? What direction's the wind blowing from? Nehir tarafına doğru gidiyordu. He was heading towards the river
taraf
side (one particular side, position, or group as opposed to another): işin kötü tarafı the unpleasant side of the matter. Bizim taraf maçı kazandı. Our side won the match. Onun baba tarafında delilik var. There's madness on his father's side of the family. O meseleye ne taraftan bakarsan bak halledilmesi imkânsız. No matter how you look at it, that problem remains insoluble. Herif bir taraftan parasızlıktan yakınıyor, öbür taraftan kalkıp karısına kürk manto alıyor! The fellow complains about his lack of money, and then he ups and buys his wife a fur coat! öte taraftan on the other hand
taraf
used with an adjective: Ucuz tarafından bir ayakkabı istiyorum. I want a cheap pair of shoes. Bunları ucuz tarafından aldın, değil mi? You bought these on the cheap, didn't you?
taraf
(denklem) member
taraf
used in formal language to indicate a person: Merhum zevcinizin evrakı tarafınıza gönderilmiştir. The papers of your late husband have been forwarded to you
taraf
party (to a contract, in a legal proceeding); litigant
taraf
contractor
taraf
side; aspect; direction; district; part
taraf
used in formal language to show the agent of a passive verb: Bu nişan büyük babama padişah tarafından ihsan edilmiş. This medal was bestowed on my grandfather by the sultan. Ancak belediye encümeni tarafından onaylanmış ruhsatlar geçerli sayılacaktır. Only those permits which have received the approval of the municipal council will be deemed valid
ters tarafından kalkmak
to get out of the wrong side
ters tarafından kalkmak
to get up on the wrong side of the bed, be in a bad mood
ters tarafından kalkmak
get out af the bed on the wrong side
toplum tarafından tanınmak
(deyim) be in the public eye
vezir tarafından verilen
vizierial
yalnız hasta tarafından algılanan
subjective
çoğunluk tarafından
generally
İhtiyat birliklerinin seferber edilmesi için Savunma Bakanı Tarafından Askeri De
(Askeri) effective time of announcement by the Secretary of Defense to the Military Departments of a decision to mobilize Reserve units
Türkçe - Türkçe
Türünden, çeşidinden
Herhangi birinden: "Dostları tarafından çok sevilmiş bir zattı."- A. Ş. Hisar
Eliyle, aracılığıyla
TARAF
(Osmanlı Dönemi) Aralarında anlaşmazlık bulunan iki kişiden veya iki topluluktan her biri
TARAF
(Osmanlı Dönemi) Yan, yön
TARAF
(Osmanlı Dönemi) Yer, memleket, ülke. Kıt'a
TARAF
(Osmanlı Dönemi) Taraftarlık, sahip çıkmak, korumak
Taraf
(Osmanlı Dönemi) HİZA
Taraf
(Osmanlı Dönemi) HAVZA
Taraf
(Osmanlı Dönemi) KIT'A
taraf
Ön, arka, sağ, sol, üst, alt vb. yanların her biri
taraf
Yön, yan, doğrultu: "Deniz tarafındaki çayırdan bir sürü koyun geçiyor."- M. Ş. Esendal
taraf
Bir şeyin belli bölümü, kısmı
taraf
İstekleri, düşünceleri karşıt olan iki kişiden veya iki topluluktan her biri
taraf
Yöre, yer: "Üsküdar tarafındaki evlerin camları kor gibi parlıyordu."- H. Taner. İstekleri, düşünceleri karşıt olan iki kişiden veya iki topluluktan her biri
taraf
Ön, arka, sağ, sol, üst, alt vb. yanların her biri: "Dört tarafı kesme billur kapaklı bir eski saat..."- R. H. Karay
taraf
Yöre, yer
taraf
Yön, yan, doğrultu
taraf
Bir kişinin soyundan gelenlerin hepsi
tarafından