tanıt

listen to the pronunciation of tanıt
Türkçe - İngilizce
proof; piece of evidence
proof, evidence
reason
(Bilgisayar) describe
{f} introduced

Tom introduced his stepson to Mary's stepdaughter. - Tom üvey oğlunu Mary'nin üvey kızına tanıttı.

Tom introduced Mary to John. - Tom Mary'yi John'a tanıttı.

{f} advertising

The store is advertising a sale. - Mağaza bir satış tanıtımı yapıyor.

evidence
publicize
witness
muniment
voucher
tanı
{i} diagnosis
tanı
identification
tanı
direct
tanı
(Bilgisayar) identify

Can you identify the man using this picture? - Bu fotoğrafı kullanan adamı tanımlayabilir misin?

The police thought the victim was Tom, but they were unable to identify the body. - Polisler kurbanın Tom olduğunu düşündü fakat cesedi tanıyamadılar.

tanı
recognise

The computer recognises two hundred different types of errors. - Bilgisayar iki yüz farklı tipteki hatayı tanır.

Remember me? No. Well, well. I'm surprised you don't recognise me! Are we supposed to? - Beni hatırlıyor musun? Hayır. Hayret. Beni tanımamana şaşırdım! Tanımamız gerekiyor mu?

tanı
{f} recognized

I recognized her by the hat she was wearing. - Onu giydiği şapkadan tanıdım.

Everyone recognized him as a brilliant pianist. - Herkes onu görkemli bir piyanist olarak tanıdı.

tanı
diagnostic

The sphygmomanometer is an important diagnostic instrument. - Tansiyon ölçme aleti önemli bir tanı aracıdır.

tanı
diagnosis teşhis
Türkçe - Türkçe
Tanıtlamaya yarayan belge veya herhangi bir şey, beyyine, hüccet
öne sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşünsel süreç
Tanıtlamaya yarayan belge veya herhangi bir şey, beyyine, hüccet. Öne sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşünce süreci
Öne sürülen bir şeyin doğruluğunu göstermede izlenen düşünce süreci
hüccet
tanı
Bir hastalığı tanıma işi, teşhis
tanıt