tanımak teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- recognize
It is important to recognize the limits of one's knowledge.
- Birinin bilgisinin sınırlarını tanımak önemlidir.
Sellers and buyers are anonymous and very hard to recognize.
- Satıcılar ve alıcılar anonimdir ve tanımak çok zordur.
- know
Tom wanted to get to know Mary better.
- Tom Mary'yi daha iyi tanımak istedi.
In order to know a man, you have only to travel with him a week.
- Bir insanı tanımak için, onunla sadece bir hafta seyahat etmelisin.
- identify
- get to know
I'd like to get to know you better.
- Seni daha iyi tanımak istiyorum.
Tom wanted to get to know Mary better.
- Tom Mary'yi daha iyi tanımak istedi.
- be acquainted with
- acknowledge
- to recognize; to know, to be acquainted with sb; to identify, to acknowledge; to distinguish; to accept; to obey
- be recognizant of
- be acquainted with somebody
- (Kanun) legitimise
- obey
- acquaint oneself with
- acquainted with somebody
- to be acquainted with somebody
- put finger on
- accept
- distinguish
- (ayrıcalık) charter
- to respect; to listen to, pay attention to
- to be able to distinguish, know, recognize
- ken
- to be acquainted with, know; to know well
- to recognize, know
- to make a distinction between, distinguish between
- affiliate
- (Hukuk) to recognise
- legitimize
- to acknowledge, recognize
- legitimatize
- to hold (someone) responsible
- spot
- own
Allowing robots to take their own decisions can be dangerous, because they can turn against their owner.
- Robotların, kendi kararlarını verebilmelerine olanak tanımak tehlikeli olabilir; çünkü sahiplerine karşı çıkabilirler.
- place
- give
- tanı
- {i} diagnosis
- tanımak ayrıcalık
- charter
- tanıma
- recognition
He gave me a smile of recognition.
- Bana bir tanıma tebessümü verdi.
Please use automatic speech recognition!
- Lütfen otomatik konuşma tanıma yazılımı kullan.
- imkan tanımak
- enable
- imkân tanımak
- give smb. a show
- kendini tanımak
- know oneself
- olanak tanımak
- facilitate
- avantaj tanımak
- (Politika, Siyaset) accord advantages
- olanak tanımak
- admit
- seni tanımak istiyorum
- i want to know you
- süre tanımak
- (Dilbilim) allow for
- tanı
- identification
- tanı
- direct
- tanıma
- diagnose
- tanıma
- recognizing
Tom walked right past Mary without recognizing her.
- Tom onu tanımadan Mary'nin yanından geçti.
Of course, recognizing our common humanity is only the beginning of our task.
- Elbette, ortak insanlığımızı tanıma sadece bizim görevin başlangıcıdır.
- öncelik tanımak
- prioritize
- tanı
- (Bilgisayar) identify
The police thought the victim was Tom, but they were unable to identify the body.
- Polisler kurbanın Tom olduğunu düşündü fakat cesedi tanıyamadılar.
You can easily identify Tom because he is very tall.
- Tom'u kolaylıkla tanıyabilirsin çünkü o çok uzun.
- tanı
- recognise
Do you recognise the person in this picture?
- Bu fotoğraftaki adamı tanıyor musun?
I can recognise my own kind.
- Ben kendi türümü tanıyabilirim.
- tanı
- {f} recognized
I recognized her by the hat she was wearing.
- Onu giydiği şapkadan tanıdım.
Everyone recognized him as a brilliant pianist.
- Herkes onu görkemli bir piyanist olarak tanıdı.
- tanı
- diagnostic
The sphygmomanometer is an important diagnostic instrument.
- Tansiyon ölçme aleti önemli bir tanı aracıdır.
- tanıma
- disown
- tanıma
- recognitions
- tanıma
- recognition of
- tanıma
- get acquainted with
- avantaj tanımak
- (Hukuk) to accord advantages
- ayrıcalık tanımak
- privilege
- ayrıcalık tanımak
- acquit
- ayrıcalık tanımak
- to bestow favours on
- ayrıcalık tanımak/göstermek
- to favor (one person) (at the expense of another)
- bir ülkeyi tanımak
- (Hukuk) to recognize a country
- daha iyi tanımak
- have the advantage of smb
- hak tanımak
- entitle
- hak tanımak
- enfranchise
- isim olarak tanımak
- know somebody by name
- isim olarak tanımak
- know by name
- ismen tanımak
- to know sb by name
- muafiyet tanımak
- give someone exemption
- muafiyet tanımak
- grant someone exemption
- olanak tanımak
- make possible
- olanak tanımak
- serve
- olanak tanımak
- allow of
- söz hakkı tanımak
- recognize
- süre tanımak
- respite
- tanı
- diagnosis teşhis
- tanıma
- identification
- tanıma
- familiarization
- tanıma
- spotting
- tanıma
- acquaintance
- tanıma
- acknowledgment
- tanıma
- recognizance
- tanıma
- acknowledgement
- tanıma
- (konsolos vb.) exequatur
- yakından bilmek/tanımak
- to be closely acquainted with, know (someone) well
- yakından tanımak
- to be closely acquainted with
- çok az tanımak
- be on nodding terms
- öncelik tanımak
- yield precedence to
- öncelik tanımak
- give way
- öncelik tanımak
- prefer
- öncelik tanımak
- to give priority to
- öncelik tanımak
- give priority to
- şans tanımak
- to give (someone) a chance, give (someone) a break
- şans tanımak
- give an opportunity
- şans tanımak
- give a chance
- şans tanımak
- give a break
- şans tanımak
- to give sb a break
- şans tanımak
- give smb. a show