This broken vase is irreparable.
- Bu kırık vazo tamir edilemez.
After I tried out my new loom, I made my bed and repaired the coffee grinder.
- Ben yeni dokuma tezgahımı denedikten sonra, yatağımı yaptım ve kahve değirmenini tamir ettim.
He repaired the broken window of my house.
- O benim evin kırık penceresini tamir etti.