His speech was an unmitigated disaster.
- Onun konuşması tam anlamıyla bir felaketti.
Our relationship is strictly professional.
- İlişkimiz tam anlamıyla profesyonel.
I'm totally and completely in love with you.
- Tamamen ve tam anlamıyla sana âşığım.
Tom's oldest son looks just like him.
- Tom'un en büyük oğlu, tam anlamıyla kendisine benziyor.
Everything's just like before.
- Her şey tam anlamıyla önceki gibi.