Çok konuşmaya eğilimlidir.
- She tends to talk too much.
Lütfen benimle konuşmaya gel.
- Please come to talk to me.
Birisiyle konuşmak zorundayım.
- I have to talk to somebody.
Gördüğüm şey hakkında birisiyle konuşmak istiyorum.
- I'd like to talk to someone about what I saw.
Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
- It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
Amcanla konuşmak istiyorum.
- I want to talk to your uncle.
Onlar geç saatlere kadar oturup sohbet ettiler.
- They stayed up late talking.
Kahve içerken sohbet edelim mi?
- Shall we talk about it over a cup of coffee?
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Ağzın doluyken konuşma.
- Don't talk with your mouth full.
Konuşurken lafımı bölme.
- Don't interrupt me while I'm talking.
Ona laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor.
- Giving advice to him is like talking to a brick wall.
Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.
- The peace talks ended in failure.
Barış görüşmeleri gelecek hafta başlayacak.
- Peace talks will begin next week.
Hava hakkında konuşmak istemiyorum.
- I don't want to talk about the weather.
Hiç kimse bu konu hakkında konuşmak istemedi.
- No one wanted to talk about it.
Tom bir şey söylemek üzereydi fakat önce Mary konuşmaya başladı.
- Tom was about to say something, but Mary started talking first.
Doğruyu söylemek gerekirse, onun konuşma tarzından hoşlanmadım.
- To tell the truth, I don't like his way of talking.
Tom'un yaptığı şeyden söz etmek istiyor musun?
- Do you want to talk about what Tom did?
Tom seninle sohbet etmek istiyor.
- Tom wants to talk to you.
Eski günlerdeki gibi sohbet etmek iyiydi. Bir ara yine konuşalım.
- It was good chatting like old times. Let's talk again some time.
Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
- Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
- We talked about various things.
Ben sadece Tom'un konuşma biçimini severim.
- I just love the way Tom talks.
Onun konuşma biçimini seviyor.
- He likes the way she talks.
O, şehrin dedikodusuydu.
- He was the talk of the town.
Tom şehrin dedikodusuydu.
- Tom was the talk of the town.
Biz seninle görüşmek istiyoruz.
- We want to talk to you.
Pek çok şey sözde kolaydır, fakat gerçekleştirmesi aslında zordur.
- Many things are easy to talk about, but difficult to actually carry out.
Ben konuşurken sözümü kesme.
- Don't interrupt me while I am talking.
Although I don't speak Chinese I managed to talk with the villagers using signs and gestures.
We're not talking rocket science here: it should be easy.
... So I'm happy to talk to you today about some improvements ...
... I talk to the company is that smartphones are going to ...