Rousseau was mad but influential; Hume was sane but had no followers.
- Rousseau çılgın ama etkiliydi; Hume aklı başında ama hiç bir takipçisi yoktu.
How many followers do you have on Twitter?
- Twitter'da kaç tane takipçiniz var?
Don't forget to ask follow-up questions.
- Takip sorularını sormayı unutma.
After a short pursuit, the police caught him.
- Kısa bir takipten sonra polis onu yakaladı.
Sami's pursuit of his attacker was in vain.
- Sami'nin, saldırganını takip etmesi boşunaydı.
She is being chased by a coyote.
- O bir koyote tarafından takip ediliyor.
The young girl was chased by the old man.
- Genç kız yaşlı adam tarafından takip edildi.
His dog follows him wherever he goes.
- Köpeği her yerde onu gittiği yerden takip eder.
Are you a leader or a follower?
- Bir lider mi yoksa bir takipçi misiniz?
Why were you chasing me?
- Neden beni takip ediyordun?
Sami was chasing Layla.
- Sami, Leyla'yı takip ediyordu.
The police are pursuing an escaped prisoner.
- Polisler kaçan bir mahkûmu takip ediyor.
Your tracking number is: 111222333.
- Senin takip numaran 111222333'tür.
Is there a tracking number for the package?
- Paket için bir takip numarası var mı?
The police and the FBI pursued several leads.
- Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti.
The cat has pursued the mouse.
- Kedi fareyi takip etti.
Tom was never prosecuted.
- Tom hiç takip edilmedi.
The hunter followed the bear's tracks.
- Avcı ayının izlerini takip etti.
They followed the tracks the car had left.
- Arabanın bıraktığı izleri takip ettiler.
We try to follow up on every complaint.
- Her şikayeti takip etmeye çalışıyoruz.
I would like to follow up on our conversation about global warming.
- Küresel ısınmayla ilgili konuşmamızı takip etmek istiyorum.