They incited him to commit the crime.
- Suçu işlemesi için onu tahrik ettiler.
Poverty sometimes drives people to commit crimes.
- Yoksulluk bazen insanları suç işlemeye tahrik eder.
Magnetic force drives the mechanism.
- Manyetik güç, mekanizmayı tahrik eder.
It's been exciting and stimulating.
- Heyecan verici ve tahrik ediciydi.
The discussion was intellectually stimulating.
- Tartışma entellektüel olarak tahrik ediciydi.
Sami wanted Layla to take provocative pictures of herself.
- Sami, Leyla'dan kendisine ait tahrik edici resimler çekmesini istedi.