O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
En azından günlük konuşmalar yapabilmeyi istiyorum.
- At the very least, I'd like to be able to have everyday conversations.
Bu bilgi çağıdır, ve bilgisayarlar günlük hayatımızda gittikçe önemli rol oynuyorlar.
- This is the age of information, and computers are playing an increasingly important role in our everyday life.
Tom her gün aynı yemeği yer.
- Tom eats the same food day in and day out.
O her gün Minecraft oynar.
- He plays Minecraft day in, day out.
Hayatın günlük rutininden usandım.
- I am tired of the day-to-day routine of life.
Her gün futbol oynarım.
- I play soccer every day.
Her gün futbol oynarım.
- I play football every day.
O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
O beni her gün cezalandırıyor.
- He punishes me everyday.
Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.
- You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
New words occur every day.
- Tagtäglich entstehen neue Wörter.