Oda kusursuz durumda.
- The room is in immaculate order.
Sen tamamen suçsuz değilsin.
- You're not totally blameless.
Tom'un olanlar konusunda tamamen suçsuz olduğunu sanmıyorum. Hatta elebaşı o olabilir bence.
- I don't think Tom is completely blameless for what happened. I think that he may even be the leader of the gang.
Bu yer gerçekten tertemiz.
- This place really is immaculate.