I'm not wiping your tables.
- Ben senin tablolarını silmiyorum.
I just cleaned all the tables.
- Az önce tüm tabloları temizledim.
People came to like her paintings.
- İnsanlar onun tablolarını beğenmek için geldiler.
If I had bought the painting then, I would be rich now.
- O tabloyu o zaman satın alsaydım, şimdi zengin olurdum.
He learnt the periodic table by heart just for fun.
- O sadece eğlence için periyodik tabloyu ezberledi.
Mike made a rude table from the logs.
- Mike günlüklerinden kaba bir tablo yaptı.
Tom loves charts and graphs.
- Tom tabloları ve grafikleri sever.
Selena Gomez's second album hit Billboard Magazine's top two hundred albums chart at number four.
- Selena Gomez'in ikinci albümü Billboard Magazine'in top iki yüz albüm tablosunda dört numaraya yerleşti.
Do you like this painting? Yes, but I think the frame is more expensive than the picture. Where did you buy it?
- Bu tabloyu seviyor musun? Evet, ama çerçeve resimden daha pahalı sanırım. Onu nereden satın aldın?
This is a picture of one of my paintings.
- Bu benim tablolarımdan birinin resmi.