tabi̇'

listen to the pronunciation of tabi̇'
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Birinin arkası sıra giden, ona uyan. Boyun eğen. İtaat eden
(Osmanlı Dönemi) Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş olanları, ashabını görüp, onlardan hadis dinlemiş olan
(Hukuk) Basımcı, yayımcı, kitap basan
(Osmanlı Dönemi) Gr: Kendinden evvelki kelimeye göre hareke alan
tabi
Bağlı, bağlanmış
tabi
Basıcı
tabi
Yayımlayan
tabi
Yayıncı, naşir, editör
tabi
Elbette, doğal olarak, işin gereği olarak, tabii
tabi
Bir kimsenin, bir kuruluşun, bir devletin etkisi altında, güdümünde olma durumu: "Sanki bütün kamara, bütün halk, onlara tabi, onlara mahkûmdu."- P. Safa
tabi olmak
Birinin kontrolü altına girmek, bir şeye veya bir kimseye bağlı olmak
tâbi
(Osmanlı Dönemi) tab eden. Basan
İngilizce - İngilizce

tabi̇' teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

tabi
Traditional Japanese ankle socks with a separate section for the big toe
tabi
a sock with a separation for the big toe; worn with thong sandals by the Japanese
tabi
a toed sock
tabi
White sock-like garments worm by monks, nuns, and other seniors for gakki and other special services
tabi
Split toed socks worn by senior instructors
Türkçe - İngilizce

tabi̇' teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

tabi
subject to

A man of strong will is not subject to corruption. - Güçlü bir adam yolsuzluğa tabi olamaz.

Everything is subject to the laws of nature. - Her şey tabiat kanunlarına tabidir.

tabi olmak
subject to
tabi tutmak
subject to
tabi
doch
tabi
amenable
tabi
inferior to
tabi
associate
tabi
under the influence of
tabi
ensuant
tabi
subordinate to
tabi etmek
subordinate
tabi istersen
of course
tabi istersen
if you want to
tabi kılma
subjection
tabi olmak
be dependent on
tabi olmak
dependent on
tabi olunan kanun
governing law
tabi tutmak
put to
tabi tutulmak
be subjected to
tabi tutulmak
subjected to
tabi şirket
(Ticaret) subsidiary company
tabi olma
be subject
tabi tutma
needed to keep
tabi
tributary, vassal state
tabi
tributary (of a river, lake)
tabi
dependent (on), contingent (on)
tabi
subordinate
tabi
adjective
tabi
subject (to); bound (by)
tabi
dependent
tabi
dependant
tabi
subject

A man of strong will is not subject to corruption. - Güçlü bir adam yolsuzluğa tabi olamaz.

Everything is subject to the laws of nature. - Her şey doğanın kurallarına tabidir.

tabi
national; citizen; subject
tabi
dependent, subordinate, subject
tabi
linked
tabi kaynaklar şubesi
natural resources department
tabi olan
amenable
tabi olarak
dependantly
tabi olmak
depend
tabi olmak
be subject to
tabi olmak
to be dependent on
tabi olmak
be liable to
tabi olmayan
unamenable
tabi tutmak
1. to make (one thing) dependent on (another). 2. to have (someone) undergo (something). 3. to make (someone) submit to (one's) own wishes
tabi tutmak
to subject sb/sth to sth, to put to, to put sb through sth
tabi tutulmak
to be subjected to
tabi ısıtma
natural heating
tabi şirket
(Hukuk) subsidiary
takasa tabi çekler ve bonolar
in clearing
işleme tabi tutmak
process
tükenmeye tabi varlıklar
(Denizcilik) Assets subject to depletion
teste tabi tutmak
test
eşyanın gümrük rejimine tabi tutulması
(Ticaret) placing of goods under a customs procedure
eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması
(Ticaret) placing of goods under customs approved treatment or use
vergiye tabi
taxable

All economic problems would be solved, if they made complacency taxable. - Eğer kendi kendine yetmeyi vergiye tâbi yapmış olsalar, tüm ekonomik sorunlar çözülürdü.

damga resmine tabi
(Ticaret) liable to stamp-duty
deneye tabi tutmak
experiment
gümrük vergisine tabi
declarable
gümrüke tabi dutiable, subject
to duty
gümrüğe tâbi
dutiable

This camera is dutiable. - Bu kamera gümrüğe tabiidir.

istisnaya tabi olamaz
(Askeri) not waiverable
kamu hukuku sözleşmesi, kamu hukukuna tâbi sözleşme
(Hukuk) contract governed by public law
kimyasal işleme tabi tutmak
to treat
lider sigortacıya tabi
(Sigorta) subject leading underwriter
masrafa tabi
chargeable
pek tabi
without fail
platinle işleme tabi tutmak
platinize
sevke tabi
(Askeri) outboard
sigortaya tabi
insurable
teste tabi tutulmak
be subjected to a test
vergiye tabi
reportable
vergiye tabi
excisable
vergiye tabi
ratable
vergiye tabi
rated
vergiye tabi gelir
taxable
vergiye tabi gelir
taxable income
vergiye tabi olmayan gelir
tax allowance
vergiye tabi oluş
ratability
yol testine tabi tutmak
road test
zorlu bir denemeye tabi tutmak
put to the acid test