That child threw a stone at the dog.
- O çocuk köpeğe bir taş fırlattı.
Could an almighty god create a stone that he would not be able to subsequently lift?
- Yüce Allah sonradan kaldıramayacağı bir taş yaratabildi mi?
He tumbles down all the poor people's chimneys, and fills up the stockings to overflowing.
- O bütün fakir insanların bacalarını düşürür ve çorapları taşmasına doldurur.
He tumbles down all the poor people's chimneys, and fills up the stockings to overflowing.
- O bütün fakir insanların bacalarını düşürür ve çorapları taşmasına doldurur.
Tom knows better than to throw rocks at the other children.
- Tom'un diğer çocuklara taş atmayacak kadar aklı var.
The rocks on this beach remind me of those summer days when Laura and I played in the sand until nightfall.
- Bu sahildeki taşlar bana Laura ve benim gece karanlığına kadar kumda oynadığımız o yaz günlerini hatırlatıyor.
The prisoner of war bore himself with great dignity.
- Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.
The landscape was cold and sharp as flint.
- Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
Tom analyzed the precious stone at his lab.
- Tom Laboratuarda kıymetli taş analizi yaptı.
Tom stole a precious stone and pawned it.
- Tom değerli bir taş çaldı ve onu rehin bıraktı.
Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there.
- Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.
The stadium was overflowing with people.
- Stadyum, insanlarla taşıyordu.
Modern society is overflowing with all sorts of information.
- Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.
The periodic flooding of the Nile is very important to Egypt.
- Nil'in periyodik taşkınları Mısır için çok önemlidir.
Every spring the river floods here.
- Her İlkbaharda nehir burada taşar.
The heavy rains caused the river to flood.
- Şiddetşi yağmurlar nehrin taşmasına neden oldu.
The rivers were flooded by the heavy rain.
- Irmaklar yoğun yağış yüzünden taştı.
The market was flooded with foreign goods.
- Pazar yabancı mallarla dolup taşıyordu.
He wasn't exactly overflowing with enthusiasm.
- O tam olarak coşku nedeniyle taşan biri değildi.
The stadium was overflowing with people.
- Stadyum, insanlarla taşıyordu.
Rubies are one of most beautiful gems in the world.
- Yakutlar dünyanın en güzel değerli taşlarından biridir.
At last, the gem was in his hands.
- Sonunda, değerli taş onun ellerindeydi.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
Tom threw a rock at the bottle, hit it and broke it.
- Tom şişeye taş attı, onu vurdu ve onu kırdı.