taşma

listen to the pronunciation of taşma
Türkçe - İngilizce
overflowing

He tumbles down all the poor people's chimneys, and fills up the stockings to overflowing. - O bütün fakir insanların bacalarını düşürür ve çorapları taşmasına doldurur.

overflow

He tumbles down all the poor people's chimneys, and fills up the stockings to overflowing. - O bütün fakir insanların bacalarını düşürür ve çorapları taşmasına doldurur.

ebullition
overflow, effusion
outpour
gush
outburst
surge
protrusion
outpouring
(Sinema) ghost image
owerflow
(Bilgisayar) overrun
spill
overlap
brim
overspill
outflow
spillover
{i} brimming
{i} flooding
{i} well over
effusion
{i} bubbling over
(Nükleer Bilimler) overrange
taş
stone

That child threw a stone at the dog. - O çocuk köpeğe bir taş fırlattı.

The house had a stone wall around it. - Evin etrafında taş bir duvar vardı.

taşmak
overflow
taşma savağı
Spillway
taşma borusu
overflow pipe
taşma göstericisi
overflow indicator
taşma kanalı
floodway
taş
rock

He threw a rock into the pond. - O, havuza bir taş attı.

The rocks on this beach remind me of those summer days when Laura and I played in the sand until nightfall. - Bu sahildeki taşlar bana Laura ve benim gece karanlığına kadar kumda oynadığımız o yaz günlerini hatırlatıyor.

taş
{i} dig

The prisoner of war bore himself with great dignity. - Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.

taş
playing piece, counter (used in a board game such as chess or checkers)
taş
stone, gem (in a piece of jewelry)
taş
(a) stone; (a) rock
taş
{i} flint

The landscape was cold and sharp as flint. - Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.

taşmak
brim over
taş
slang money, dough, rocks
taş
(Askeri) rubble stone
taş
precious stone

Tom analyzed the precious stone at his lab. - Tom Laboratuarda kıymetli taş analizi yaptı.

Tom stole a precious stone and pawned it. - Tom değerli bir taş çaldı ve onu rehin bıraktı.

taş
quip
taş
piece

Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there. - Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.

taş
turbulence
taşmak
bubbling over
taşmak
effuse
taşmak
spill
taş
{f} overflowing

He tumbles down all the poor people's chimneys, and fills up the stockings to overflowing. - O bütün fakir insanların bacalarını düşürür ve çorapları taşmasına doldurur.

Modern society is overflowing with all sorts of information. - Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.

taş
concretion
taş
{f} flooding

The periodic flooding of the Nile is very important to Egypt. - Nil'in periyodik taşkınları Mısır için çok önemlidir.

taş
(Askeri) rubble
taş
{f} flood

Since Tom's Tavern has started offering a delivery service too, it has been flooded with phone calls. - Tom'un tavernası da bir teslimat hizmeti sunmaya başladığından beri taverna telefon görüşmeleriyle dolup taşıyor.

The heavy rains caused the river to flood. - Şiddetşi yağmurlar nehrin taşmasına neden oldu.

taş
{f} bubbling over
taş
brim over
taş
bubble over
taş
{f} flooded

The market was flooded with foreign goods. - Pazar yabancı mallarla dolup taşıyordu.

The rivers were flooded by the heavy rain. - Irmaklar yoğun yağış yüzünden taştı.

taş
{f} brim
taş
scale
taş
{f} well over
taş
masonry
taş
{f} overflow

He wasn't exactly overflowing with enthusiasm. - O tam olarak coşku nedeniyle taşan biri değildi.

The stadium was overflowing with people. - Stadyum, insanlarla taşıyordu.

taşmak
bubble
taşmak
flood
taşmak
slop
taşmak
cascade
taşmak
bubble over
taşmak
fill up
taşmak
run over
Taş
(Tıp) lapis
kaynayıp taşma
ebulliency
kaynayıp taşma
ebullience
kolektif taşma
(Pisikoloji, Ruhbilim) collective excitation
taş
stone, rock, made of stone or rock
taş
jibe
taş
lapidary
taş
stone; rock; precious stone; piece, man; allusion, innuendo, dig (at sb); calculus, stone
taş
gibe; allusion
taş
small stones and pebbles; jeer
taş
dig, barbed allusion
taş
gem; gravel
taş
innuendo
taş
med. stone, calculus (e.g. kidney stone, gallstone)
taş
fixed but vacant (stare)
taş
(dama) piece
taş
{i} gem

Rare gems include aquamarine, amethyst, emerald, quartz and ruby. - Bazı değerli taşlar akuamarin, ametist, zümrüt, kuvars ve yakuttur.

At last, the gem was in his hands. - Sonunda, değerli taş onun ellerindeydi.

taş
{i} allusion
taş
stony
taş
tile
taş
brimming
taş
{i} gibe
taş
pavement
taş
{i} hit

Tom threw a rock at the bottle, hit it and broke it. - Tom şişeye taş attı, onu vurdu ve onu kırdı.

A stone hit him on the head. - Kafasına bir taş çarptı.

taş
{i} jeer
taş
brick
taşmak
pour forth
taşmak
slop over
taşmak
flooding
taşmak
(for something) to project or extend over the edge of or edges of (something)
taşmak
well over
taşmak
to lose one's patience; to blow one's stack; to give vent to one's excitement
taşmak
pour out
taşmak
gush
taşmak
boil over
taşmak
swim
taşmak
spill over
taşmak
to overflow, run over; (for a river) to overflow its banks; (for a crowd) to spill over (into) (a place)
taşmak
to overflow, to flood; to boil over, to run over; to lose one's patience
taşmak
flow
taşmak
swell
taşmak
get over
taşmak
overbrim
taşmak
exuberate
taşmak
beetle
Türkçe - Türkçe
Taşmak işi
Yatağından çıkarak çevresini kaplama
Akarsu yatağından çıkarak çevresini kaplama
Taş
(Osmanlı Dönemi) VAKA'
Taş
(Hukuk) SENG
Taş
(Osmanlı Dönemi) SİLAM
taş
Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde
taş
Tavla pulu
taş
Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme: "Tophane yukarılarında taştan bir binada oturuyordu."- S. F. Abasıyanık
taş
Taştan yapılmış, taştan oluşmuş
taş
Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme
taş
Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme: "Ertesi günü kaldırıp Karacaahmet'e gömdüler, bir taş diken olmadı."- M. Ş. Esendal
taş
Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli taş
taş
Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça. Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz, tariz
taş
Dama, domino gibi oyunlarda kullanılan metal, kemik, plastik veya tahta parçalardan her biri
taş
Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli cevher
taş
Alaylı halk şiiri
taş
Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça
taş
Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz, tariz
taş
Bazı organların içinde, özellikle idrar kesesi vb.nde oluşan, türlü biçim ve hacimdeki katı madde
taş
Birine dokunsun diye söylenen söz
taş
Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme
taşmak
Sıvı maddeler, içinde bulundukları kaba sığmayacak kadar çoğalma ve kabarma yüzünden kenarları aşmak
taşmak
Sıvı maddeler, içinde bulundukları kaba sığmayacak kadar çoğalma ve kabarma yüzünden kenarları aşmak: "Hayvanın ağzından taşan beyaz köpüklere biraz da kan karıştı."- H. Taner
taşmak
Öfke, sabırsızlık veya heyecan yüzünden kendini tutamamak
taşmak
Akarsu yatağından çıkarak çevresini kaplamak
taşmak
İnsan, nesne vb. çokça bulunmak, sayısı artmak
taşmak
çokça bulunmak, sayısı artmak
taşmak
Bulunduğu yüzeyden geniş gelerek kenarları aşmak
taşmak
Bir yere veya şeye sığmamak: "Kasketinden taşmış siyah saçları yakına gelince çok kırçıllaştı."- S. F. Abasıyanık. Öfke, sabırsızlık veya heyecan yüzünden kendini tutamamak: "Acaba bizim taşıp köpürmelerimizi pek çocukça mı bulmuştu?"- Y. K. Karaosmanoğlu. İnsan, nesne vb
taşmak
Yatağından çıkarak çevresini kaplamak
taşma