He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
Will the ice bear our weight?
- Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?
Buses, trains and planes convey passengers.
- Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.
This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi.
- Bu suşi restoranının suşi taşıyan bir konveyör bantı var.
It is five years since we moved here.
- Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.
Yuriko is planning to move into the furniture business.
- Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.
If you want to really improve your French, you should move to a country where it's spoken.
- Fransızcanı gerçekten geliştirmek istiyorsan, konuşulduğu bir ülkeye taşınmalısın.
Tom said that he wanted to move to Boston.
- Tom Boston'a taşınmak istediğini söyledi.
She is carrying a backpack on her back.
- O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
Tom was carrying an armful of books.
- Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He helped me to carry the bag.
- Çantayı taşımam için bana yardımcı oldu.
Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
A samurai in the Edo era carried two swords.
- Edo Döneminde bir samuray iki kılıç taşıdı.
What is learned in the cradle is carried to the tomb.
- Beşikte öğrenilen mezara kadar taşınır.
A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.
- Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.