O yüzmek için denize gitti.
- He went to sea to swim.
Bu nehir içinde yüzmek için tehlikelidir.
- This river is dangerous to swim in.
Okyanusta yüzmek benim en büyük zevkimdir.
- To swim in the ocean is my greatest pleasure.
John yüzme kulübündedir.
- John is in the swimming club.
O, çocukların yüzüşünü izledi.
- He watched the boys swimming.
Tom ve Mary bankta oturdular, insanların yüzüşünü izlediler.
- Tom and Mary sat on the bench, watching people swim.
Okyanusta yüzmek benim en büyük zevkimdir.
- To swim in the ocean is my greatest pleasure.
Nasıl yüzeceğimi bilmiyorum.
- I don't know how to swim.
Gölü yüzerek geçmek neredeyse beni bitirdi.
- Swimming across the lake almost finished me.
Yüzerek geçmek imkânsız. Nehir çok geniş.
- It's impossible to cross the river by swimming. It's too wide!
Tom'un köpeği oldukça iyi bir yüzücü.
- Tom's dog is a pretty good swimmer.
Tom diğer yüzücülere karşı yarışıyor.
- Tom is competing against other swimmers.
Yüzme havuzlarında, su sürekli olarak filtrelerden pompalanır.
- In swimming pools, water is continuously pumped through a filter.
John yüzme kulübündedir.
- John is in the swimming club.
Nehri yüzerek geçen bir genç gördüm.
- I saw a boy swimming across the river.
Yüzerek ve sörf yaparak eğlendin mi?
- Did you have a good time swimming and surfing?
O, nehri yüzerek geçti.
- She swam across the river.
Havuzunuzda yüzebilir miyim?
- Would you mind if I swam in your pool?
Yüzmeyi kaymaya tercih ederim.
- I prefer swimming to skiing.
Yüzme havuzlarında, su sürekli olarak filtrelerden pompalanır.
- In swimming pools, water is continuously pumped through a filter.
O, İngiliz Kanalında yüzmüş tek Amerikalı.
- He is the only American to have swum the English Channel.
Florida'yı terkettiğimden beri okyanusta yüzmedim.
- I haven't swum in the ocean since I left Florida.
O nehri yüzerek geçmeyi başardı.
- He managed to cross the river swimming.
Nehri yüzerek geçmeyi başardı.
- He succeeded in swimming across the river.
O, çocukların yüzüşünü izledi.
- He watched the boys swimming.
O, çocukların havuzda yüzüşünü izledi.
- She watched the children swimming in the pool.
I'm going for a swim.
Sink or swim.
I want to swim the 200-yard breaststroke in the finals.
But he's right there in the center of things, in the swim of art history..