Yapmak zorunda olduğun bütün şey zemini süpürmektir.
- All you have to do is sweep the floor.
Ben odamı süpürmek zorundayım.
- I have to sweep my room.
Tom bir baca temizleyicisidir.
- Tom is a chimney sweep.
Tozu süpürmemiz gerekir.
- We need to sweep up the dust.
Sadece pencereyi kapatmayı değil aynı zamanda süpürmeyi de unuttum.
- Not only did I forget to close the window, but I also forgot to sweep.
Bir bankacılık skandalı Capitol Hill'i baştan başa süpürüyor.
- A banking scandal is sweeping across Capitol Hill.
Onu odayı süpürürken görüyorum.
- I see her sweeping the room.
Odayı süpürmek kızımın işidir.
- Sweeping the room is my daughter's job.
Onu odayı süpürürken görüyorum.
- I see her sweeping the room.
Çocuklara odayı temizleme görevi verildi.
- The children were assigned to sweep the room.
He loves making sweeping statements without the slightest evidence.
The sidewalk needed a sweeping every morning.
The sidewalk needed sweeping every morning.
He claimed a sweeping victory.
... and the value created by sweeping the floor one limb is trading the food ...