Oteldeki resepsiyonist asık suratlıydı ve hiç de arkadaş canlısı değildi.
- The receptionist at the hotel was surly and not at all friendly.
Bu misafirperverliğin eksik olduğu yerde bir sürü somurtkan insan buldum.
- In that unwelcoming place I found too many surly people.
Tom somurtkan, değil mi?
- Tom is surly, isn't he?
Ben eminim Tom onun üstünden aşacak.
- I'm sure Tom will get over it.
Yaşlı kadın bana somurtkanlık ve güvensizlikle baktı.
- The old woman looked at me with surliness and mistrust.
The surly weather put us all in a bad mood.
Against the Capitol I met a lion / Who glazed upon me, and went surly.
A wall surrounded the ancient part of the city.
- Bir sur, kentin antik bölümünü kuşatıyordu.
Mosquitos don't respect walls.
- Sivrisinekler surlara saygı duymazlar.