supporting teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- destekleyici
- {s} destek olan
Ne zaman kadın ve erkeklerin geleneksel rollerini düşünsek, ailesine destek olan kocalar ve de aile ve çocuklarına bakan karılar aklımıza gelir.
- When we think of the traditional roles of men and women in society, we think of husbands supporting the family, and wives taking care of the house and children.
- destekleme
Tom'un parasının neredeyse hepsi ailesini desteklemeye gidiyor.
- Almost all of Tom's money goes to supporting his family.
Planı desteklemede yalnız değiliz.
- We are not alone in supporting the plan.
- {f} destekle
Beni destekledikleri için arkadaşlarıma ve aileme teşekkür etmek istiyorum.
- I want to thank my friends and family for supporting me.
Yazar düşüncesini onu akademik araştırma ile destekleyerek belirtiyor.
- The author states his opinion supporting it with academic research.
- destekleyerek
Yazar düşüncesini onu akademik araştırma ile destekleyerek belirtiyor.
- The author states his opinion supporting it with academic research.
- {i} dest
Planı desteklemede yalnız değiliz.
- We are not alone in supporting the plan.
Beni desteklediğin için teşekkür ederim.
- Thank you for supporting me.
- destekleyici
- {s} destek
Ne zaman kadın ve erkeklerin geleneksel rollerini düşünsek, ailesine destek olan kocalar ve de aile ve çocuklarına bakan karılar aklımıza gelir.
- When we think of the traditional roles of men and women in society, we think of husbands supporting the family, and wives taking care of the house and children.
Beni desteklediğin için teşekkür ederim.
- Thank you for supporting me.
- {f} destekle: prep.destekleyerek
- {s} yardımcı
O, en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar adaylığını kazandı.
- She won an Oscar nomination for best supporting actress.
Tom en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında oskar kazandı.
- Tom won the Oscar for Best Supporting Actor.
- {s} destekleyen
Beni destekleyen hiçbir arkadaşım yok.
- I have no friends supporting me.
- {s} kuvvet verici
- kanıtlayıcı
- support
- {f} desteklemek
Senin görevin aileni desteklemektir.
- Your duty is to support your family.
Planı desteklemek için bir konuşma yaptı.
- He made a speech in support of the plan.
- support
- destek
Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- He has a wealthy supporter behind him.
Birçok lider uzlaşmayı destekledi.
- Many leaders supported the compromise.
- supporting arms
- (Askeri) destek silahları
- supporting document
- (Ticaret) müstenidat
- supporting services
- (Askeri) destek hizmetleri
- supporting tissue
- destekdoku
- Supporting data
- Müstenidat
- Supporting document
- Müstedinat
- Supporting schedule
- Müstenidat
- supporting (anatomy)
- (Anatomi desteklenmesi)
- supporting character
- (Film) Yardımcı oyuncu
- supporting details
- destekleyen detaylar
- supporting narrative
- anlatı destek
- supporting role
- destekleyici rolü
- supporting shoe
- ayakkabı destek
- supporting structure
- yapı destek
- supporting tower
- kule destek
- supporting wall
- (Mimarlık) İstinat duvarı
- supporting actor
- yardımcı başrol oyuncu
- supporting air force war plan
- (Askeri) HAVA KUVVETLERİ DESTEK HARP PLANI: Bak. "war plan"
- supporting aircraft
- (Askeri) DESTEK UÇAĞI: Birlik uçaklarının dışında genel hizmetler için kullanılan uçak. Ayrıca bakınız: "aircraft"
- supporting aircraft
- (Askeri) destek uçağı
- supporting arms
- (Askeri) DESTEK SİLAHLARI: Kara birliklerini desteklemek için kullanılan, her türden hava, deniz ve kara silahları
- supporting arms coordination center
- (Askeri) DESTEK SİLAHLARI KOORDİNASYON MERKEZİ: Topçu, hava ve deniz topçu ateş desteğiyle ilgili tüm muhabere imkanlarının merkezi hale getirildiği bir amfibi komuta gemisinde bulunan kısım. Bu destek koordinasyon merkezinin çıkartma kuvveti tarafından kullanılan denizdeki mukabilidir. Ayrıca bakınız: "fire support coordination center"
- supporting arms coordination center
- (Askeri) destek sınıfları koordinasyon merkezi
- supporting arms coordinator
- (Askeri) DESTEK SİLAHLARI KOORDİNATÖR: Destek silahları koordinasyon merkezinden sorumlu subay. Destek ateşlerini zaman bakımından koordine etmekle görevli Deniz Kuvvetleri Komutanının direkt temsilcisidir. Destek silahları ateş planlarını çıkartma kuvveti kıyı manevra planının desteklenmesinde en tesirli şekilde kullanılmalarını temin bakımından birleştirir
- supporting arms liaison team
- (Askeri) destek silahları irtibat timi
- supporting arms special staff
- (Askeri) destek sınıfları özel karargahı
- supporting army war plan
- (Askeri) KARA ORDUSU DESTEK HARP PLANI: Bak. "war plan"
- supporting artillery
- (Askeri) destek topçusu
- supporting artillery
- (Askeri) DESTEK TOPÇUSU: Ateşiyle belirli bir birliği, genellikle piyade birliklerini, destekleyen ve bir üst topçu birliği komutanının emrinde bulunan topçu
- supporting attack
- (Askeri) DESTEKLEYİCİ TAARRUZ: Ana taarruzla birlikte yürütülen ve aşağıdakilerden birini veya daha fazlasını başarmak amacıyla tasarlanmış bir taarruzi harekat. a. Düşmanı aldatmak. b. Ana taarruza müdahale edebilecek düşman kuvvetlerini imha etmek veya yerinde tutmak. c. İşgali, ana taarruzu geciktirebilecek olan araziyi kontrol altında tutmak. d. Düşmanı ihtiyatlarını zamansız olarak veya gereksiz bir alanda kullanmaya zorlamak
- supporting attack
- (Askeri) destekleyici taarruz
- supporting cast
- yardımcı oyuncular
- supporting cast
- figüranlar
- supporting cast
- sin. yardımcı oyuncular
- supporting command
- (Askeri) destek veren komutanlık
- supporting disc
- diskli suport
- supporting distance
- (Askeri) DESTEK MESAFESİ: İki birlik arasında mevcut bulunan ve birinin diğerine yardıma gitmesi için, zamanında aşması mümkün olan mesafe
- supporting document
- delil
- supporting document
- kanıt
- supporting earth
- taşıyıcı zemin
- supporting electrolyte
- (Kimya) destek elektroliti
- supporting establishment
- (Askeri) DESTEK TESİSLERİ: Faal ordunun harekat kuvvetleri dışında kalan kısmı. Destek kuvvetleri, özel faaliyet merkezleri, eğitim kuvvetleri, kadro dışı personel ve hastalar bu saha içinde kalan kuvvetlerdir
- supporting evidence
- ek kanıt
- supporting evidence
- ek delil
- supporting fire
- (Askeri) DESTEK ATEŞİ: Bir birliği muharebe esnasında korumak veya ona yardımcı olmak amacıyla destek birlikleri tarafından açılan ateş. Ayrıca bakınız: "close supporting fire", "direct supporting fire", "deep supporting fire" ve "fire"
- supporting fire
- destek ateşi
- supporting force
- (Askeri) destek kuvveti
- supporting forces
- (Askeri) DESTEK KUVVETLERİ: Görevleri harekat kuvvetlerinin bir parçası olmaksızın, lojistik, istihbarat ve idari görevler yapmak olan birlikler ve unsurlar. Bu kategoriden kuvvetler, ABD ana yurdunda geniş yer kapsarsa da, denizaşırı harekat alanında, bazı tesislerle, bu tesislere bağlı personelin desteğine inhisar eder. Ayrıca bakınız: "force"
- supporting formwork system
- taşıyıcı kalıp sistemi
- supporting frame
- araba çerçevesi
- supporting girder
- destek kirişi
- supporting ground
- taşıyıcı zemin
- supporting ground vehicles
- (Havacılık) yer destek araçları
- supporting idea
- yardımcı fikir
- supporting layer
- taşıyıcı katman
- supporting member
- taşıyıcı öğe
- supporting navy war plan
- (Askeri) DENİZ KUVVETLERİ DESTEK HARP PLANI: Bak. "war plan"
- supporting operations
- (Askeri) DESTEK HAREKAT: Amfibi harekatlarda, amfibi görev kuvvetine tahsis edilen kuvvetler dışındaki kuvvetler tarafından yapılan harekat. Bu harekatın yapılması amfibi görev kuvveti komutanının isteğiyle yüksek bir makam tarafından emredilir ve amfibi görev kuvveti komutanının sorumluluğundaki bölgenin dışında yapılır
- supporting operations
- (Askeri) destek harekatı
- supporting part
- taşıyıcı parça
- supporting part
- yardımcı rol
- supporting plan
- (Askeri) destek planı
- supporting plans
- (Askeri) DESTEK PLANLARI: Silahlı kuvvetler tarafından, kendi görevlerini belirtmek üzere kombine veya stratejik planlar dahilinde hazırlanan planlar. Ayrıca bakınız: "outline plan"
- supporting plate
- (İnşaat) mesnet camı
- supporting position
- (Askeri) destek mevzii
- supporting power of the ground
- zeminin taşıma gücü
- supporting power of the ground
- toprağın taşıma gücü
- supporting power of the soil
- zemin taşıma gücü
- supporting range
- (Askeri) destek mesafesi
- supporting range
- (Askeri) DESTEK MESAFESİ: Mevcut silahlar tarafından müessir şekilde ateş açılabilen mesafe
- supporting ring
- taşıma halkası
- supporting ring in two parts
- yarım kama
- supporting rod
- (Otomotiv) destekleme çubuğu
- supporting roll
- desteklik hadde
- supporting scaffold
- kalıp iskelesi
- supporting scaffold
- taşıyıcı iskele
- supporting scaffolding
- taşıyıcı iskele
- supporting soil
- taşıyıcı zemin
- supporting sources
- (Ticaret) destekleyici kaynaklar
- supporting structure
- taşıyıcı strüktür
- supporting structure
- (İnşaat) mesnet yapisi
- supporting surface
- taşıyıcı yüzey
- supporting surface
- destek yüzey
- supporting system
- (Askeri) destek sistemi
- supporting tissue
- (Hayvan Bilim, Zooloji) destek doku
- supporting unit
- (Askeri) DESTEK BİRLİĞİ, DESTEKLEYEN BİRLİK: Bir başka birlikte iş gören, bu birliğe yardımda bulunan veya kendisini koruyan fakat, koruduğu bu birliğin kuruluşuna dahil bulunmayan ve komutanının emri altında hareket etmeyen birlik
- supporting unit
- (Askeri) destek birliği
- supporting unit
- (Askeri) destekleyen birlik
- supporting wall
- (İnşaat) dayanak duvarı
- supporting weapon
- (Askeri) DESTEK SİLAHI: Kuruluşunda bulunmadığı bir birliğe yardımda bulunmak veya bu birliği korumak için kullanılan silah
- supporting weapon
- (Askeri) destek silahı
- subsidiary and supporting operations
- (Askeri) YARDIMCI VE DESTEKLEYİCİ HAREKAT
- support
- üstlenmek
- support
- {f} geçindirmek
O, büyük ailesini geçindirmek için sıkı çalışıyor.
- He works hard to support his large family.
Tom Mary gibi bir kadını geçindirmek için yeterli para kazanmıyor.
- Tom doesn't earn enough money to support a woman like Mary.
- support
- {f} destek olmak
Tom sana destek olmak için burada.
- Tom is here to support you.
Size sadece destek olmak istiyorum.
- I just want to support you.
- support
- {f} bakmak
Ailesine bakmak için çok çalıştı.
- He worked hard in order to support his family.
Kendime bakmak için yeterince yaşlıyım.
- I'm old enough to support myself.
- Support
- (Tekstil) Kızak
- support
- {f} 1. desteklemek, arka olmak: He doesn't support that party. O partiyi desteklemiyor. They supported him throughout that period. O müddet
- support
- dayanak
- support
- destekleme
Planı desteklemek için bir konuşma yaptı.
- He made a speech in support of the plan.
Tom'un büyük ailesini desteklemek için yeterli para kazanması kolay değildi.
- It hasn't been easy for Tom to earn enough money to support his large family.
- support
- bakım
- support
- destek vurmak
- support
- ağırlığını kaldırmak
- support
- payandalamak
- support
- taşımak
- support
- destek sunmak
- support
- mesnetlemek
- support
- taşıyıcı
- support
- tarafında olmak
- support
- ayakta tutmak
- support
- (Marangozluk) çırak
- support
- pekiştirmek
- support
- masraflarını karşılamak
- support
- saf tutmak
- support
- arkasında olmak
- support
- kuşaklamak
- support
- diremek
- support
- çok emeği geçmek
- support
- tutamak
- support
- arkalamak
- support
- masraflarını çekmek
- support
- yaslamak
- support
- {f} yardımcı rolde oynamak
- support
- destek çıkmak
- support
- arka çıkmak
- support
- ask
- support
- kayırmak
- support
- sırtlamak
- support
- taraf tutmak
- support
- arka olmak
- support
- götürmek
- support
- omuz vermek
- support
- suport
- support
- destek vermek
Ona destek vermek bize düşer.
- It is incumbent on us to support him.
- support
- (İnşaat) yuva
- support
- dayanmak
- support
- destek (maddi/manevi)
- support
- beslemek
Bir aileyi asgari ücretle beslemek zordur.
- It's hard to support a family on minimum wage.
- support
- savunmak
- support
- koltuk
- support
- taraf çıkmak
- support
- yatak
- support
- çekmek
- clutch supporting plate
- kavrama destek plakası
- self supporting
- kendini geçindiren
- self-supporting
- bağımsız
- self-supporting
- öz özünü geçindiren
- support
- (ağırlığını) çekmek
- support
- {f} destekle
O, kendisini bir baston ile destekledi.
- He supported himself with a stick.
Birçok lider uzlaşmayı destekledi.
- Many leaders supported the compromise.
- support
- yardım
Tom yardım için teknik desteği aradı.
- Tom called tech support for help.
Ailesine yardımcı olmak için sıkı çalışmak zorunda.
- He has to work hard in order to support his family.
- support
- tutma
Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
- Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
- support
- geçim kaynağı
- support
- kaldırmak
- support
- mesnet
- support
- destek olan kimse ya da şey
- support
- geçim
Sami ve komşuları Leyla'nın geçimini sağlamak için para topladılar.
- Sami and his neighbors raised money to support Layla.
Bu işe başlamadan önce geçiminizi nasıl sağladınız?
- How did you support yourself before you got this job?
- support
- (takım/vb.) tutmak
- support
- iaşe
- Support
- destekleyin
- Support
- desteklenmesi
- seceding or supporting secession
- seceding veya destekleyici ayrılma
- support
- Tahkimat
- support
- desteği
Tom o kabul ettiği sürece desteğini sürdürmeye kararlıydı.
- Tom was determined to continue his support for as long as it took.
Tom yardım için teknik desteği aradı.
- Tom called tech support for help.
- close supporting fire
- (Askeri) YAKIN DESTEK ATEŞİ: Yakınlıkları dolayısıyla, desteklenen birlik için yakın ve ciddi tehlike arzeden düşman kıtalarına, silahlarına veya mevzilerine yapılan ateş. Buna "close support fire" de denir. Ayrıca bakınız: "supporting fire"
- commander, supporting naval forces
- (Askeri) Deniz Destek Kuvvetleri Komutanı
- deep supporting fire
- (Askeri) DERİN DESTEK ATEŞİ: Düşman ihtiyatlarını ve silahlarını tesirsiz hale getirmek ve imha etmek, düşman emir ve komuta, ikmal muhabere sistemleri ile gözetlemesine zarar vermek üzere, kendi kuvvetlerimize yakın bulunmayan hedeflere yöneltilmiş ateş. Bknz. "close supporting fire, direct supporting fire, supporting fire"
- direct supporting fire
- (Askeri) DİREKT DESTEK ATEŞİ: Bknz. "direct support fire", "close supporting fire", "deep supporting fire", "supporting fire
- joint strategic planning document supporting analyses
- (Askeri) müşterek stratejik planlama doküman destekleme analizi
- logistic supporting points
- (Askeri) ikmal noktası serisi
- management supporting data system
- (Askeri) MANAJMANI DESTEKLEYEN BİLGİ SİSTEMİ: Manajman ve idari görevleri desteklemek üzere kayıtlar tutan; bilgi, makine çözümleri veya esaslar veren bilgi sistemi veya tali sistemleri. Manajmanı destekleyen bilgi sistemleriyle direkt olarak ilgili veya tamamlayıcı bir unsur durumunda bulunmaları halinde, kaynak bilgi otomasyon, bilgi gösterme ve benzeri tali sistemler de buna dahil edilir. İleri matematik ve benzeri etütleri içine alan eğitim veya öğretim maksatlarıyla kurulmuş bilgi sistem veya tali sistemleri, manajmanı destekleyen sistemler olarak telakki edilir
- operations supporting data system
- (Askeri) HAREKAT DESTEKLEME BİLGİ SİSTEMLERİ (HV.): Kuvvetlerin direkt komuta ve kontrollarıyla ilgili kararların verilmesinde faydalanılacak bilgiler ile hava durumu, ikaz, istihbarat ve harekatla ilgili diğer görevlere ait bilgiler, genel olarak, gerçek süre (real time) veya takribi tali sistemler. Bu tarif; komuta, kontrol ve destek sistemlerinde yalnız bilgi işlem kısımlarını ifade eder
- security supporting assistance
- (Askeri) GÜVENLİK DESTEK YARDIMI: Seçilmiş önemli güvenlik problemleri olan hükümetlere, ödünç verme veya yardım bazlarında sağlanan ekonomik yardım programı. Fonlar, malların ithalinin sermayenin veya teknik yardımın finansmanından ikili anlaşmalara istinaden kullanılır; ilişik fonlar böylelikle bütçe desteği yaratmak için kullanılır. Bu fonlar alıcı ülkenin kendi kaynaklarını güvenlik ve savunma amaçlarına, ekonomik ve politik sonuçların etkisi olmadan daha başka bir şekilde yapılamayacak şekilde imkan verir
- self supporting
- kendi ağırlığını taşıyan
- self supporting
- kendi kendine yeten
- special agent in charge; supporting arms coordinator
- (Askeri) sorumlu özel ajan; destek sınıfları koordinatörü
- support
- {i} yardımcı oyuncular
- support
- devam ettirmek
- support
- {f} dayamak
Tom uyuduğu zaman sırtını dayamak için bir yastık kullanır.
- Tom uses a pillow to support his back when he sleeps.
- support
- {i} payanda
- support
- {f} ısrar etmek
- support
- {f} güç vermek
- support
- {i} arka çıkma
- support
- {f} para yardımı yapmak
- support
- teyit etmek
- support
- {f} takviye etmek
- support
- masrafını vermek
- support
- {i} takviye
- support
- {f} yardım etmek
Tom ailesine yardım etmek için yeterli para kazanmıyor.
- Tom doesn't make enough money to support his family.
- support
- tut
Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
- Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
- support
- müdafaa etmek
- support
- {f} tutmak
- support
- {i} yardımcı oyuncu
- support
- (Askeri) (NATO) DESTEK: Bir başka kuvvete yardım eden, koruyan, tamamlayan veya idamesinde yardımcı olan bir kuvvetin yaptığı iş
- support
- {i} arka
Onun kız arkadaşı destekleyici değildi.
- His girlfriend was not supportive.
Erkek arkadaşı destekleyici değildi.
- Her boyfriend was not supportive.
- support
- {f} kuvvetlendirmek
- support
- {i} doğrulama
- support
- {f} özendirmek
- support
- (Sosyoloji, Toplumbilim) destek(lemek)
- support
- {f} para sağlamak
- support
- {f} cesaret vermek
- support
- ispat etmek
- support
- {f} doğrulamak
- support
- kuvvet vermek
- support
- {f} taraftarı olmak
- support
- tahammül etmek