Başkan tarafından yapılan konuşma taraftarlarını mutlu etti.
- The speech made by the president yesterday delighted his supporters.
Taraftarları korkuyorlardı.
- His supporters were afraid.
Bu veriler hipotezi desteklemektedir.
- This data supports the hypothesis.
Bu projeyi desteklemek istemene sevindim.
- I'm glad that you want to support this project.
Sadece Esperantist'ler değil fakat aynı zamanda Esperanto destekçileri de kongreye katılabilirler.
- Not only Esperantists, but also supporters of Esperanto may participate in the Congress.
Radyonun büyük bir destekçisi değilim.
- I'm not a big supporter of the radio.
Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- He has a wealthy supporter behind him.
O, kendisini bir baston ile destekledi.
- He supported himself with a stick.
O, büyük bir aileyi geçindirmek için çok çalıştı.
- He worked hard to support a large family.
Ailesini geçindirmek için çok çalışıyor.
- He is working hard to support his family.
Tom ailesine destek olmak için sıkı çalışıyor.
- Tom is working hard to support his family.
Tom sana destek olmak için burada.
- Tom is here to support you.
Kendime bakmak için yeterince yaşlıyım.
- I'm old enough to support myself.
Annesine ve kız kardeşine bakmak zorunda.
- He has to support his mother and his sister.
Bu veriler hipotezi desteklemektedir.
- This data supports the hypothesis.
Onun bizi desteklemesini bekledik.
- We expected him to support us.
Ona destek vermek bize düşer.
- It is incumbent on us to support him.
Bir aileyi asgari ücretle beslemek zordur.
- It's hard to support a family on minimum wage.
Birçok lider uzlaşmayı destekledi.
- Many leaders supported the compromise.
Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
- I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
Bu kadar yardımcı olduğun için teşekkür ederim.
- Thank you for being so supportive.
O, en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar adaylığını kazandı.
- She won an Oscar nomination for best supporting actress.
Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
- Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
Sami'nin ailesi Leyla'nın geçimini sağladı.
- Sami's family supported Layla.
Bu işe başlamadan önce geçiminizi nasıl sağladınız?
- How did you support yourself before you got this job?
Tom o kabul ettiği sürece desteğini sürdürmeye kararlıydı.
- Tom was determined to continue his support for as long as it took.
Tom Mary'nin desteği olmadan onu yapabilir.
- Tom can make it without Mary's support.
Tom uyuduğu zaman sırtını dayamak için bir yastık kullanır.
- Tom uses a pillow to support his back when he sleeps.
Tom ailesine yardım etmek için yeterli para kazanmıyor.
- Tom doesn't make enough money to support his family.
Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
- Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
Beni destekledikleri için arkadaşlarıma ve aileme teşekkür etmek istiyorum.
- I want to thank my friends and family for supporting me.
Onun kız arkadaşı destekleyici değildi.
- His girlfriend was not supportive.
Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- He has a wealthy supporter behind him.
Martin Luther King, Jr ve onun destekçileri tehdit edildi.
- Rev. King and his supporters were threatened.
Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
- Your father's friends aren't his only supporters.
Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- He has a wealthy supporter behind him.
I don't make decisions, I just support those who do.
Don’t move that beam! It’s a support beam.