Onlar İngiliz taraftarlarına Muhafazakarlar adını verdiler.
- They called British supporters Tories.
Taraftarları korkuyorlardı.
- His supporters were afraid.
Radyonun büyük bir destekçisi değilim.
- I'm not a big supporter of the radio.
Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
- Your father's friends aren't his only supporters.
Cesar Chavez çiftlik sahipleri ve onların destekçileri bazen şiddet kullansalar bile greve katılanların sessiz kalmalarını istedi.
- Cesar Chavez asked that strikers remain non-violent even though farm owners and their supporters sometimes used violence.
Sadece Esperantist'ler değil fakat aynı zamanda Esperanto destekçileri de kongreye katılabilirler.
- Not only Esperantists, but also supporters of Esperanto may participate in the Congress.
Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
- Your father's friends aren't his only supporters.
Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- He has a wealthy supporter behind him.
Bu projeyi desteklemek istemene sevindim.
- I'm glad that you want to support this project.
Bu veriler hipotezi desteklemektedir.
- This data supports the hypothesis.
Arkasında zengin bir destekleyicisi var.
- He has a wealthy supporter behind him.
Onu desteklediğime inandırdım.
- I made believe that I supported him.
O, büyük ailesini geçindirmek için sıkı çalışıyor.
- He works hard to support his large family.
O, büyük bir aileyi geçindirmek için çok çalıştı.
- He worked hard to support a large family.
Size sadece destek olmak istiyorum.
- I just want to support you.
Tom ailesine destek olmak için sıkı çalışıyor.
- Tom is working hard to support his family.
Ailesine bakmak için çok çalıştı.
- He worked hard in order to support his family.
Kendime bakmak için yeterince yaşlıyım.
- I'm old enough to support myself.
Planı desteklemek için bir konuşma yaptı.
- He made a speech in support of the plan.
Bu veriler hipotezi desteklemektedir.
- This data supports the hypothesis.
Ona destek vermek bize düşer.
- It is incumbent on us to support him.
Bir aileyi asgari ücretle beslemek zordur.
- It's hard to support a family on minimum wage.
Birçok lider uzlaşmayı destekledi.
- Many leaders supported the compromise.
Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
- I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
Tom yardım için teknik desteği aradı.
- Tom called tech support for help.
O, en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar adaylığını kazandı.
- She won an Oscar nomination for best supporting actress.
Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
- Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
Sami'nin ailesi Leyla'nın geçimini sağladı.
- Sami's family supported Layla.
Bu işe başlamadan önce geçiminizi nasıl sağladınız?
- How did you support yourself before you got this job?
Biz onlara moral desteği vereceğiz.
- We will give them moral support.
Tom yardım için teknik desteği aradı.
- Tom called tech support for help.
Tom uyuduğu zaman sırtını dayamak için bir yastık kullanır.
- Tom uses a pillow to support his back when he sleeps.
Tom ailesine yardım etmek için yeterli para kazanmıyor.
- Tom doesn't make enough money to support his family.
Sebep bize destek sözü verir ancak her zaman sözünü tutmaz.
- Reason promises us its support, but it does not always keep its promise.
Erkek arkadaşı destekleyici değildi.
- Her boyfriend was not supportive.
Beni destekledikleri için arkadaşlarıma ve aileme teşekkür etmek istiyorum.
- I want to thank my friends and family for supporting me.
From the radiator, where he was attaching supporters to his socks, Zooey glanced up at her.
I don't make decisions, I just support those who do.
Don’t move that beam! It’s a support beam.
... usually has supporter of greek and roman theaters but the most beautiful evolved ...